last highlighted date: 2024-12-02 document note: Tesekkur ederim, muhtemelen okumayacagim ama okunacaklar listeme guzel bir kitap daha ekledim. Olum ve anlam kaybi beni de kendine cekti ve uzun uzadiya tekrar dusundum. genclik yillarimda haberlerde askerlerimizin sehit edildigi haberlerine yeteri kadar uzulemezken yakalamistim kendimi.

Highlights

  • “Dehanın yolları sonsuzdur, aniden ortaya çıkan sezgi bilimsel buluşların vazgeçilmez bir parçasıdır ama bu sezginin kağıt ve kalemle ayrıntılı çalışma gerektiren uzun bir kuluçka dönemi olmaksızın kendini göstermesi mümkün değildir.”
  • Yazmanın öneminin hep büyük olduğuna inandım ben de. İnsan yazdıkça düşünüyor, düşündükçe yazıyor, kendisiyle çelişebildiğini fark ediyor, düşüncelerini değiştirebiliyor ya da geliştirebiliyor. Yazmak, düşünceleri düzenli bir şekilde listelemek insan için oldukça değerli bir yetenek bence.
  • ” Bir astronom, bir fizikçi ve bir matematikçi trenle İskoçya’da seyahat ediyorlar. Çayırda kara bir koyun görüyorlar. Astronom heyecanla, “İlginç, demek ki İskoçya’da koyunlar karaymış!” diyor. Fizikçi ona hafiften aşağılayarak bakıyor: “Siz astronomların keyfi genellemeleri! Gerçekte yadsınamaz tek gerçek, İskoçya’da en az bir tane kara koyun bulunduğudur.” Matematikçi bu ikisine bakıyor, iç çekiyor ve didaktik tavrıyla noktayı koyuyor: “Siz ikinizle ne yapsam bilemiyorum. Söyleyebileceğimiz tek şey İskoçya’da en az bir koyun bulunduğu ve onun da en az bir yanının kara olduğudur.”
  • Ciddi okumalar vardı ve bir de oyalanmak için okunanlar; oyalanmak için okunanların da daha zarif, entelektüel anlamda daha derinlikli olanları ve olmayanları vardı ama nihayetinde amaç aynıydı: Oyalanmak.
  • “Zamanı öldürmek konusunda çok iyi bir cümle okudum” diyor babası. “Çok geç oldu, erkenden.”
  • “Neşeyi saçıp savurmak gerekir, onu israf etmemenin tek yolu budur. Nihayetinde zaten yok olup gidecektir.”
  • Han Kang’la böyle tanıştım örneğin. Neyse bu başka bir günün hikayesi. Ki bu hikaye gelmeli, mutlaka Han Kang kitaplarını konuşmalıyız burada.
  • Ama altını çizdiğim çok şey var. Derler ki, altını çizdiğiniz herhangi bir şey, size kendinizdeki eksiklikleri hatırlatır.
  • “Küçükken neyin sıradan, neyin sıradışı olduğu belirsizdir.” diyor. Bu cümlenin altını çizip, devamı olan;

  • “Aslında düşününce, bunun yetişkinlikte de geçerli olduğunu söyleyebilirim.” kısmını atlamışım.
  • günün birbirine benzemesi yirmili yaşlarımın başında başlad
  • Pek de iyi tanımadığı okul arkadaşı Enrico’nun intiharı onu böyle etkilemiş. “Anlam kaybı” ifadesine takıldım. Kaybedilen Enrico değil de bu olayın Antonio için anlamı mı olmalıdır? Her şey öyle mi peki? Yani bir eylem, bizzat yaşayan tarafından değil de, olanları yorumlayanlar tarafından mı anlamlandırılır? Kuru felsefe yapmak istemiyorum ama bu seviye bir “bencillik” bence her birimizin sürekli yaptığı şey.
  • “İşte zaten tuzak da burada. Zamanının büyük kısmını gereksiz işlerle harcadığını bilirsin ama yine de kendini onlardan kurtaramazsın. Kavafis’i biliyor musun?”
  • “Neden yapmıştı bunu? Muhtemelen yapabildiği için. Şiddet hemen her zaman bu basit gerekçeye dayandırılır.”