kant Immanuel Kant
3:08 Eee kant’tan kelimesi kelimesini okumak [Müzik] istiyorum almancasını okumayın şimdi felsefenin görevi ya da amacı genellikle şeylerin özlerini bilmek olarak görülür nesnelerin özünü bilmek ne demek
heideger’in sevdiğim sözü: felsefe sözcüklere şifa vermektir. Martin Heidegger
duyular görmeye hissetmeye yarar, fakat onlarla düşünemezsiniz.
düşünme, us, zeka. bunlar düşünür fakat duyumsayamaz.
eğitilmemiş zekalar, duyularla çalışırlar.
suret şekil, ruh ve nefs kadar ayrı kavramlardır. Bunları iyice kavradıktan sonra, felsefi okumalarınızın aslında yanlış olduğunu farkedersiniz.
aristoteles doktorasını yorumlamasını isteyen bir arkadaşına, madde ile cisim arasındaki farkı göremeyip eş anlamlı kullanmışsın demiş hoca 🙂
tefekkür ile tahayyülü aynı anlamda kullanan ilahiyatçı dostunun cevabı üzerine bir daha kendisiyle konuşmadı. :)
Surat kelimesi, suret’in kötü bir telaffuzudur.
Hekim, aslında hakim bilge demektir fakat doktor manasında kullanılır. Arapçada hekim yok, hakim var.
Bir kavramı daima karşıtı ile bilir, öğreniriz.
Tasvir etmek ile teşkil etmek arasında ne fark var.
Ruhbilim denmez, arapçada ruh püsükenin tam karşıtıdır.
Aynı sıkıntı suret ve şekil için de var. Türkçesi ne?
Öz ile içerik, biçim arasında ne fark var?
Teşkil, şekilden gelir. Teşkilat diyince aklınıza örgüt geliyor. Niye şekilden teşkilat gelmiş.
Informalizm var, informal resim ne demektir? Ya da nonfiguratif. Bu karışıklık batıda da var
Formel nedir, formalite de oradan gelir. Form kazanmak biçim kazanmak.
üçgen teşkil etmek ile teşkilatın ne alakası var. teşkilat-ı esasiye ile anayasanın ne alakası var.
temsil etmek ne demektir?
Ancak aptallar, sözcüklerden anlamlara gitmeye çalışırlar.
Makbul olan kelimeden manaya gitmek değil, manadan kelimeye gitmek. - Gazali
İlk anladığın ile tepki verirsin ama zeki insanlar onu kenara yazar ve benim anlamadığım birşey mi demek istedi diye düşünür.
İlk gazaliye itiraz ettim sonra anladım tabi. Bütün felsefe bu aslında.
EskiKendi metni:
Öz ve görünüş üzerine: Nesnelerin hiç de göründükleri gibi olmayabilecekleri olasılığı, ister istemez her görünüşün soyulması gereken bir kabuk kaldırılması gereken bir örtü aşılması gereken bir eşik olarak algılanmasına yol açar. Kabuk, örtü eşik gibi tümü de kendince geçiciliği simgeleyen bu tür betimlemeler nesnelerde daima kalıcı eş deyişle bir özsel yanın bulunabilebileceği varsayımını güçlendirmekle kalmazlar, dolaylı olarak her görünüşün yanı sıra açığa çıkarılması beklenen bir özün varolması gerektiğini de anlatırlar. Görünüş varsa, öz de vardır. Çünkü bir dış varsa, iç de vardır. Görünüş, kendini sözüm ona dolayımsızca sunar. İzleyicilerine pek güçlük çıkarmaz. Onların öyle uzun uzun ardından koşturmaz. Buna karşın öz, daima saklanır. Ya çok derinlerdedir, ya çok yükseklerde ya çok arkalarda. Bu yüzden de her şeyden önce yakalanılması tutulması ele geçirilmesi kısacası ulaşılması gerekendir. Çünkü, görünüş duyular karşısında boy göstermekten ne denli sakınmazsa, öz de o denli nazla inatla farkedilmeyi buılunmayı ulaşılmayı yeğler. Asla duyuların önüne atmaz kendini. Kabukların ardında, örtülerin arkasında, eşiklerin ardında gizlenip sabırla ve inatla hakikatın tutkulu arayıcıları tarafından kavranılacağı günü bekler. Bu durumda, öz ile görünüş arasında ister istemez bir değerleme sorunu ortaya çıkarak ve genellikle ilki yani öz yüceltilirken, ikincisi yani görünüş küçümsenecektir. Daha da önemlisi, hakikatı temsil etme onuru arayıcıları tarafından görünüşe değil öze verilirken, çağlar boyunca izi sürülen hakikatın bilgisi hem de yolun en başındayken görünüşün değil özün bilgisi anlamını kazanacaktır. Kendisine eşlik eden yakın anlamlı sözlükler kümesinden de kolaylıkla anlaşılacağı üzere en değerli yanı da burasıdır. Özün bilgisi, yani hakikatın bilgisi yani tözün biçimin doğanın nedenin ilkenin bilgisi. Kısacası, pratik olanın kırgısalın değil, kurgusalın teorik olanın dışsalın değil içselin bilgisidir.
Felsefe, roman gibi okunmaz. Matematik problemi çözer gibi elinde kağıt kalem olmak zorunda.
Öz biçim ayrımı var. Ne anlıyoruz bundan? Biçim dış olması lazım.
Biçim kelimesini hangisine kullanıyoruz? Bazıları cahilce biçem diyor, oysa biçem stil demektir. Bunun yerine beti kelimesini önerdim. Biçim ve beti koyacaktım, suret ve şekil tavsiye ettiler.
26:54 Biçim ve beti olursa çoköz Türkçe olarak Anlaşılmayacak Eee acaba suret ve şekil koysanız daha doğru olmaz mı dedi Ben dedim ki ötekisine Arapça olduğu için Ruh ve nefsi koymadım ikinci bir kelime yok elimde tin kelimesi gaya karşılık geliyor poma karşılık geliyor ki ben
beti şeklin karşılığı. geometrik şekiller olur, suretler olmaz.
suret - biçim
şekil - beti
form ile figür arasındaki fark da öyle. karışık iş. informatif ve nonfiguratif aynı anlama gelir.
Dinde biçimsellik yapmamak lazım. Dinde şekilsellik falan. Şekilcilik diye bir tabir var.
30:54 Biçimcilik Oysa biçim suretin karşılığı beti de tutmadı yani betiği de bulamazsınız bir tek Hançeri oğlu’nun sözlüğünde bulmuştum nasıl sevinmiştim meselenin farkında olan bir zeka bulduğum için bakın onun biçim beti ayrımı
formalizm, şematizm.
Hepsi birbiri içine girmiş ve bir muamma.
32:16 Diyor şapka formu diyor işte komedi zaten mollin komediler inden bir tanesi adam zıvanadan çıkıyor diyor ki ne demek diyor şapka formu şapka figürü olur diyor aristoteles’e bakın diyor
33:02 Değil yani moler de sallıyor Çünkü aristoteles’in kategorilerine Atıf yapıyor Eee diyor ki Aristoteles diyor ruhsuz olan şeylere figür ruhu olanlara form denilmesini söylemiştir şapka diyor ruhsuz bir nesnedir Dolayısıyla Şapkanın
form ve figür arasında bir ayrım var ama felsefe ile ilgilenenlerin bile dikkatinden kaçmış.
34:25 Olmaz Eee kesinlikle düşünmeyi öğrenmesi icap eder birilerinin ona öğretmesi gerekir kendiliğinden IQ’su ne kadar yüksek olursa olsun bunu beceremez Yani akıllı olmak Doğuştan
Zeki de olsan, düşünmeyi öğrenmen lazım. Bunu kendi kendine öğrenmek zordur. Eğitilmek lazım. Eğitimsiz filozof olunmaz.
Öz biçim ayrımı: biçim içerik ayrımı
37:42 Kavramı görmek istiyoruz o yüzden o yüzden de sözcüklerin hakkını vermeye onlara Şifa vermeye çalışıyoruz O yüzden biçim kelimesi hem hem şekil hem suret anlamında kullanılır bunun içinden çıkamazsın Tıpkı nefsi ruhu eş anlamlı kullanıyorsan Çığ kalamazsın hiç orta Çağa ait bir felsefe metnini okuyamazsın.
Bu işin aslı yunancaya, aristotelese gidiyor. Platon’da da izleri var ama dizgesel olarak yazan aristotelestir. form karşılığında iki kelime kullanıyor: eidos veya morfe. Bazı metinlerde eidos veya morfe diyor.
karşılığında şekil manasına gelen schema kullanıyor. bildiğin şema.
çok formaliteci adam, çok şekilci adamsın demek. kuralcı değil.
eidos ve morfe bir felsefe terimidir. Schema bir geometri terimidir. Galile de öyle kullanır.
Figür geometrik, şekil daima geometrik olandır.
eidos, idealar manasına gelecek. kavram, suret kavram demektir. aristo, madde ve suretten ne zaman örnek verse, heykel madde ve suretten meydana gelir. halk anlasın diye surete heykelin şekli, maddeye de hammaddesi der.
teşkil etmek, şekillendirmek demek.
daha sonra arapçaya suret ve şekil olarak geçecektir. Geometri kitaplarında suret görmezsiniz. Hatta cisim kelimesi bile, Farabi yunancasına bakabilseydi aristoteles cisim dediğinde soma sözcüğünü kullanmadığını görürdü.
Farabi: aristoteles sözcüklere çok özenen biri değildir. fakat o kitapların öğrencileri tarafından alınan ders notu olduğunu unutuyor.
kant örneği: bir tabağı düşünün bir de o tabağın geometrik kavramını düşünün. nedir daire, nihayetinde şekil form değil.
nesneler madde ve suretten oluşur. İbni arabi suretler kelimesi dışsal şekil anlamında kullanılır.
betimleme oradan geliyor. Aslında dışsal olarak resmini ortaya koymak demek. Bu ayrımı yapmadan hegel ve kant anlamazsınız. kavram, usun kavradığı şeylerdir. önce ve sonra. öncelik ve sonralık. saf kavramlardır.
tasarım. meşin bir top görüyoruz. bu bir cisimdir ve bizde imgesi vardır. futbol topunu küre yaptığınızda o bir şekildir. schema.
rakamla sayı arasındaki fark gibi bu.öz sayı, şekil rakam. sayıyı gösteremezsin, kağıtta temsil veya teşkil edebilirsin.
küre ve daire dediğin en boy derinliktir. kavram olarak tabak, ne nesneyle ne şekille alakalıdır.
bodler, sanatçıları ikiye ayarır. desenistler ve kolonistler. deloqray kolorist, angır ise desenist diyor.
57:42 Olmaksızın neredeyse bilinçsizce çizerler tam anlamıyla Bir Destan şairi bodler renkçi destan şairi diyor desenlere filozof diyor
resme bakınca önce çizgiyi mi, deseni mi, rengi mi görürsünüz.
ressam var, çizer var.
bodler: katılsız desenciler mükemmel bir duyu yeteneğine sahip natüralistlerdir. ama onlar akıl ve mantık yoluyla çizerler.
oysa renkçiler, içerden gelen bir itkiyle farkında bile olmaksızın neredeyse bilinçsizce çizerler
renkçilere destan şairi diyor, desenistlere filozof diyor.
katıksız desencilerse, mantıklı olsalar ve mesleki inançlarına tamamen bağlı kalmak isteselerdi kara kalemle yetinirlerdi.
çizgi mi renk mi?
kindi diyor ki: çizilmiş nesneyi gördüğümüzde önce rengi mi görürüz çizgiyi mi? çizgi rengin sınırıdır?
rengi nerenizle, çizgiyi nerenizle görürsünüz. rengi gözünle gördün, çizgi? felsefenin büyük sorusudur? çizgiyi, birşeyin 3 tane olduğunu nerenle algılarsın. desencilere filozof, renkçilere destan şairi
sezan: ünlü röportajında emil bernar ile yaptığı: bir ressam doğaya baktığında eşyanın özünü görmeli, önce çizgiyi görmeli, sonra boyasın.
quisans, 5. töz göksel olanların maddesidir. gördüğümüz eşyaların özünü filozof desenist çizer. boyacı boyar, o şair zanaatkar.
bergson da rengi dinamik görüyor. deseni geometrik görüyor. geometrik olanı işin sonu zannediyor.
aristoteleste böyle değildi, şekille sureti ayırt ediyordu. sanatçı form derse figür anlamında, onu da desen anlamında, onu da 3 boyuta indirme anlamında. 3 boyutu öz zannediyorlar.
kartezyen felsefe, dünyayı matematikleştirmiştir. Cisim, en boy derinliktir. nitelikleri at çöpe
duyuların işi görmek, anlama yetisinin işi düşünmektir. suretle düşünürüz, şekli duyumsanır.
hegel, pisagorascılara düşünmenin çocukluk evresinde der. çünkü sadece boyutla düşünürler.
kavram öyle değil. kavramın şekle ihtiyacı yoktur, bizatihi surettir formdur. eidostur morfedir. schema değildir.
ikonoloji, ikonografi.
atı gören göz atlığı gören göz
1:14:17 Tarihi felsefeyi bunlarsız anlayamayız onun atası Yunan Latince sonra gelmez sonra Arapça gelir sonra Latince gelir Çünkü Latince Arapçadan sonra oluşmuştur kiker oları senalar filan Es geçerek söylüyorum
ibranice: tanrı ademi kendi suretinde yarattı
1:15:44 Yarattı Eee Musa bin meymun Yahudilerin ikin musa’sı spinoza hiç sevmezdi onu tevratı böyle bilimsel filan şeylere
diyor ki, kendi suretinde yarattı demek ademe akıl verdi demek.
1:20:46 Eee suretin şekille Eee ayrıldığı yerlerden bir tanesi belki de en önemlisi Eee suretin sürekli kavram
madde