Highlights
-
2024-09-19 19:23 Siyaset felsefesi derken neyi kastediyoruz? Siyaset felsefesi yönetim biçimini tartışır. Devlet, üretim, tüketim ve bölüşüm sistemlerini konuşur. Egemenlik, temsil, güç, iktidar, meşruiyet, hukuk, mülkiyet, birey toplum, birey devlet gibi kavramlar üzerinde çalışan oldukça geniş bir alandır.
-
2024-09-19 19:27 Siyaset felsefesinin yanıt aradığı soruların başında bir numarasında iktidarın kaynağı ve egemenlik meselesi gelmekte. Siyaset felsefesinde fikir ayrılıkları, devletin varlığı, hakimiyet alanı, ne kadar güçlü bir devlet inşa edeceğiz, toplum adına kararların kimin tarafından verileceği, yönetilenlerin yöneticileri nasıl seçeceği veya seçip seçmeyeceği, temsilcilerin toplumun hangi kesiminin çıkarlarını öne çıkaracağı, Özgürlüğün sınırları, toplumsal eşitliğin hangi düzlemde sağlanacağı ya da sağlanıp sağlanmayacağı ya da sağlanmasının gerekli olup olmadığı, adaletin toplumu ve yönetim aygıtlarına ne şekilde hakim olacağı ve toplumun bütün bireyleri için ortak bir adalet kavramından bahsedilip bahsedilmeyeceği, Bu konular üzerine geliştirilen fikirler, eleştiriler, düşünceler topluluğuna siyaset felsefesi diyoruz.
-
2024-09-19 19:49 Solculuk ve sağcılık olarak bildiğiniz şey aslında tek boyutlu konuştuğumuz bir mevzudur ama politik eğiliminizin temel kriteri sadece tek boyutta açıklanamayacak kadar gelişmiştir. Birden fazla birçok boyutu vardır. Ama en azından iki boyuta indirgemek istediğimizde politik eğiliminizi ilk boyut devletçi sosyalist ve liberal arasında yer alan bir skalada nerede durduğunuzdur. Yani birey-devlet ilişkisine dair ne düşündüğünüz. Devletlerin bireyin hayatı üstünde ne kadar söz sahibi olması gerektiği ile ilgili bir tartışmadır. Bu dike eksende gösterdiğimiz birey-devlet ilişkisi ile birlikte yatay eksende de ekonomide devletin rolü. O da ikinci politik eğiliminizi belirleyen ikinci boyuttur. Yani birey-devlet ilişkisi nasıl düzenlenmelidir?
-
2024-09-19 19:50 Buradaki dike ekseni tarif ediyor. Devletin ekonomideki rolü ne derecede olmalıdır?
-
2024-09-19 19:50 Bu ölçeğin diki ekseninde gösterilen, bir ucunda muhafazakar otokratik olan, öbür ucunda da özgürlükçü, libertal olan boyuttan başlayalım isterseniz. Bu boyutta din, dil, cinsel tercih, ifade özgürlüğü, kıyafet tercihi gibi alanlarda bireysel özgürlüklerin artması gerektiğini, devletin bireyin ahlakı konusunda söz sahibi olmaması gerektiği, yönünde düşünceleriniz varsa bu sizi eksende aşağıya doğru götürüyor. Yani özgürlükçü-libertar tarafa doğru götürüyor.
-
2024-09-19 19:50 Devletin temel ahlaki konularda düzenleyici olması gerektiği, eğitim ve kanunlar aracılığıyla toplumsal birlikteliği belirli çerçevenin içinde tutması gerektiği, gençleri uyuşturucudan, çocukları işte pornografiden ve şiddetten koruması gerektiğini, İzleyicileri ülkenin çıkarını aykırı haberlerden koruması gerektiği, ekranlarda sigara görüntüsünden, alkol görüntüsünden koruması gerektiği, dünyanın farklı ülkelerini kötü ve baskıcı yönetimlerden de koruma gerektiği, devletin bununla karşı önlem alması gerektiği gibi düşünceler sizi yukarıdaki eksene doğru götürüyor. Yani muhafazakâr, otokratik eksene doğru götürüyor.
-
2024-09-19 19:51 Yani biz her çocuğumuza X, Y ve Z’yi aşılayalım kararı verdiğimizde eksende yukarı doğru gidiyoruz. Çocukları pornografiden koruyalım dediğimizde eksende yukarı gidiyoruz. Herkes istediği gibi giyinebilir dediğimizde eksende aşağıya gidebiliyoruz. Herkes istediğine inanır dediğinizde eksende aşağıya gidiyoruz. İsteyen evlenip evde oturur, isteyen evlenmeden evde oturur dediğinizde eksende aşağıya gidiyoruz.
-
2024-01-15 22:34 Ölçeğin yatay ekseninde gösterilen devletçi, sosyalist ve liberal ise ikinci eksendir. Bildiğiniz anlamıyla sağcılık, solculuk aslında bu
-
2024-01-14 16:47 Eğer eksenin bu tarafına doğru gitmek istiyorsanız, yani devletçi sosyalist tarafı gidiyorsanız, burada, bu noktanın en ucunda mülkiyetin, ekonomik mülkiyetin tamamen devlete ait olduğu, özel girişimin tamamen yasaklandığı bir noktaya gelmiş oluyorsunuz.
-
2024-01-15 22:34 Bu tarafın en ucunda da devletin müteşebbis dünyadan tamamen çekildiği, bütün kamu işletmelerini özelleştirdiği, hatta sivil toplum alanının bile sivil toplum kuruluşlarına bıraktığı, sosyal yardım alanının bile sivil toplum kuruluşlarına bıraktığı bir yerden bahsediyoruz
-
2024-09-19 19:53 sosyal devlet istiyorsanız, o zaman da şunu savunuyorsunuz aslında. Devlet yüksek vergi toplamalıdır. Bu yüksek vergilerle işsize maaş vermelidir. Öğrenciyi bedava okutmalıdır. İnsanlara da sosyal yardımlar dağıtmalıdır diyorsunuz.
-
2024-09-19 19:53 Sağ tarafa doğru gittiğinizde ise vergiler azaltılmalıdır. ve devletin ekonomideki rolü neredeyse minimuma inmelidir. Hatta en uçta şunu söylüyorsunuz, devlet sadece dış ilişkiler, ordu ve yargıdan ibaret olacaktır diyorsunuz, en uç noktada.
-
2024-09-19 19:54 Örneğin şey diyebilirsiniz, devlet fabrikalar, fabrika mevzusuna tamamen çekilsin de abi, şeyler üniversitelerde bedava olsun. Ya da üniversitede hem bedava olsun hem özel üniversitelerde olsun falan.
-
2024-01-15 22:35 yani otokratik sol bölgeden bahsedelim. Otokratik sol bölge, daha çok diktatörlükle yönetilen ülkelere hakim olan rejimi gösteriyor. Geçmişi Sovyetler Birliği, Mao’cu Çin halk cumhuriyeti, Kuzey Kore, Küba gibi ülkeler otokratik sol, yani birinci bölgedeki ülkeler.
-
2024-01-15 22:35 Nazi Almanyası da neredeyse otokratik sağ ile otokratik solun orta bölgesinde. Böyle eksenin üst noktalarından birinde.
-
2024-09-19 19:57 Serbest piyasa ekonomisinin muhteşem bir mutluluk yaratmadığına herkes mutabıktır. Ama bu birinci bölgedeki ülkeler serbest piyasa ekonomisini kısmen ya da tamamen engellemeyi seçmişlerdir. Bu da devletin büyük, kuvvetli ve baskıcı olmasına yol açmış. Burjuvazi’nin, medyanın, sanatın ve özgür düşüncenin maskılanmasına yol açmış. İstisnasız bunu uygulayan her bir ülkede bu yaşanmış.
-
2024-01-15 22:36 atta öyle bir dönem gelmiş ki Doğu Almanya’da insanların üçte birini, dörtte birini artık gizli servis teşkilatına çalışır hale gelmiş. Bu teşkilatların korkutuculuğu insanların gündelik hayatı üzerindeki inanılmaz bir baskıyı beraberinde getirmiş
-
2024-09-19 19:58 Bu kadar büyük bir organizasyona ve her şeyi merkezden planlamaya soyunması, her şeyin de merkezden aslında planlanamayacağı gerçek hayatta baya bir planlama hatası doğurmuş.
-
2024-01-15 22:36 Peki bunun hiçbir faydaları olmamış. Bu ülkelerde insanlar daha sakin bir hayat yaşamışlar. Daha hırsız bir hayat yaşamışlar. Daha birbirlerine benzer hayatlar yaşamışlar. Daha çok kitap okumuşlar mesela. Sağlık hizmetleri düzgün karşılanmış. Eğitim hizmetleri düzgün karşılanmış. Ama otokratik sol rejimlerde birey değil hep toplum önemli olmuş. Bireyin farklı olmasına hiçbir zaman müsaade edilmemiş. Topluma faydalı olmadığı düşünülen hiçbir davranış olumlu kabul edilmemiş. Bireysel farklılıklar ve özgür düşünceler hiç hoş karşılanmamış. Farklı düşünmekten hiç hoşlanılmamış. Yani koskocaman bir topluluk yaratılmaya çalışılmış
-
2024-01-15 22:37 Gelelim ikinci bölgeye, otokratik sağ bölge. Özellikle neoliberal politikaların uygulandığı 1980’lerden sonra gelişmiş batı demokrasilerin büyük bir kısmı bu bölgede bir yerlerde. Yani bazıları daha merkeze yakın, bazıları daha sağ üstte yakın, bazıları işte orta noktalara daha yakın. Günümüzdeki liberal demokrasiyle yöneten ülkelerin önemli bir kısmı ikinci bölgede gibi kabul edebiliriz.
-
2024-01-15 22:37 Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde iki parti arasında seçim yapması istenir insanların. İki partinin bulunduğu yerler biri buradadır, biri buradadır. Yani çok yakındır aslında. Biz ikinci kutuda mı hayatımızı geçirelim, üçüncü kutuda mı hayatımızı geçirelim diye bir oylama yapılmaz. Anayasal düzen, anayasal rejim aslında sizin bu temel kutunuzu belirler. devlet-birey ilişkilerini ve devlet-toplum ilişkilerini ve devlet-ekonomi ilişkilerini temel olarak düzenler. Oylama aracılığıyla bunları insanlara oynatmazlar. Ülkenin kuruluş, varoluş şeklini oynatmazlar
-
2024-01-14 16:56 Almanya, İsveç, Danimarka, Norveç gibi nispeten daha kuvvetli birer sosyal devlet yapısına sahip ülkeler kısmen ikin kısmen de üçüncü bölgede gibi kabul edilebilir burada.
-
2024-01-15 22:38 Gelelim üçüncü bölgeye, özgürlükçü sol bölge. Bu, daha çok 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da ağırlıklı olarak kurulan medeniyetler, sosyal devletler, işte Keynesian politikalar, Amerika’da da kısmen New Deal’la geçilen kanunlar, böyle özgürlükçü sol tarafa yönlendirmiş pek çok ülkeyi. Burada sosyal devlet yapısı hakim, medya özgürlüğü, temel insan hakları, kadın-erkek eşitliği, Demokratik katılım, denetlenebilirlik, hesap verebilirlik, şeffaflık. Devletin vatandaşlarına eğitim, sağlık, hatta bazen ulaşım ve barınma gibi pek çok unsuru ücretsiz sunması, işsizlere para vermesi, yoksullara destek olması, çocuk sahiplerine çocuk parası vermesi, onlara bedava kreş sunması.
-
2024-01-15 22:39 Dördüncü bölgede özgürlükçü sağ bölge. İşte burası çok enteresan. Burası bir ütopya. Ve burası dünyanın hiçbir yerinde uygulanmıyor. Bireyin tamamen özgür bırakıldığı, devletin de piyasalara müdahale etmediği bu bölge anarşizmi tanımlıyor. Gördüğünüz gibi anarşizm sol bir görüş değildir. Anarşizm sağ bir görüştür. Pek çok anarşist bile bilmez bu durumu. Anarşizm devletin piyasalara da müdahale etmemesi gerektiğini savunan bir görüştür aslında.
-
2024-01-15 22:39 Bir kere yönetim gücünün kimin elinde olacağı temel soruydu. Yani sen solcu bir ülke inşa edebilirsin, sağcı bir ülke inşa edebilirsin, acayip özgürlükçü bir toplum inşa edebilirsin ama kim yönetecek? O özgürlükçü toplumu mesela kral da yönetebilir ya da bir başbakan da yönetebilir
-
2024-01-15 22:39 Bu sorulara verilen yanıtlar temel olarak 6 tip egemenlik türü var. Monarşi, oligarşi, sosyalizm, teokratik egemenlik, faşizm ve demokratik egemenlik.
-
2024-01-15 22:39 Monarşi de yönetici tek kişidir. Gücünü nereden alır? Gücünü geleneklerden alır. Tanrı’dan alır, ailesinden alır ya da bunların hepsinden birden alır. Genellikle hepsinden birden alır. İktidar devlet başkanının yaşamı boyunca genellikle elinde kalır
-
2024-01-15 22:40 Eğer yönetici mutlak etkilerin bir bölümünü anayasal kurumlara ve meclise devrederse bu rejim de meşrutiyet olarak adlandırılır.
-
2024-01-15 22:40 Oligarşik egemenlikte ise yöneticiler küçük bir zümredir ve toplumun geri kalanı adına tüm kararları bu küçük zümre verir. Bu tip bir yapı nasıl ortaya çıkıyor? Genellikle darbelerden sonra ortaya çıkıyor ve devrimlerden sonra ortaya çıkıyor. Bu yönetimdeki grubun askeri, siyasi veya maddi konumlarından gelen üstünlükleri iktidarlarının temelini oluşturuyor. Ama sadece devletlerde olmaz oligarşi. Oligarşiye dair izler demokrasiden monarşiye, sosyalizmden teokrasiye tüm rejimlerde belirli bir oranda gözüküyor. Örneğin öğrenci kulübünde bile öyle bir 4-5 kişi oluyor ki onlar diğerlerinden biraz daha üstün oluyor. Oligarşik yapı kurmuş oluyorlar. Diğerlerinden daha önemli oluyor onların kararı. Partilerde böyle oligarşik yapılar ortaya çıkıyor. Oligarşinin Tunç yasası da zaten bunu söylüyor. Bir oluşum illaki, istedikleri demokratik kurulsun, böyle bir üstte ekstra bir tortu oluşuyor ve ekstra bir tortu bırakıyor. Oligarşik bir, birbirlerini destekleyen bir zümre yaratıyor mutlaka.
-
2024-01-15 22:40 Sosyalist egemenlikte mülkiyet tamamen devlete ait, devlet de vatandaşların temel ihtiyaclarını karşılamakla sorumlu. Kuramsal olarak burada işçi sınıfı iktidarda da pratikte böyle bir durum yok. Bir bürokratik oligarşi ya da bir diktatör rejimi tarafından yönetiliyor Sosyalist egemenlikte ülkeler.
-
2024-01-15 22:40 Teokratik egemenlikte yöneticiler gücünü kutsal kitaplardan alıyor, kendilerini Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi ilan ediyorlar. Toplumsal yaşamda büyük oranda dini kurallara göre biçimlendiriliyor
-
2024-01-15 22:41 Gelelim faşist egemenliğe. En enteresan konu da bu. Çünkü burada da bir skala var. Faşist egemenlikte otoriter, milliyetçi bir yapı hakim.
-
2024-01-15 22:41 Her bireyin varlığı ülkenin varlığına feda edilmeye hazır. Çünkü burada esas olan birey değil ülke. Ekonomi üzerine devletin sıkı bir kontrolü var. Tüm ülke tek bir lider altında bir arada ve ülkenin her yerinde bu liderin propagandası yapılıyor. Bir süre sonra bu liderin kendisi ülkeyle özdeşleşmeye başlıyor. O onunla onun arasında fark yokmuş gibi bir yapı ortaya çıkıyor. Her yerde dolayısıyla liderin, bu birliğin, beraberliğin propagandası yapılıyor. Hakim görüşe zıt görüşler sansürleniyor, muhalif sesler bastırılıyor, hukuk işte işlevsizleştiriliyor. Milliyetçilik buradaki temel ideoloji ve militarizm ve düşman psikolojisi tüm topluma hakim oluyor
-
2024-01-15 22:41 Şimdi dilimizde de öyle bir durum var ki faşist küfür gibi kullanılıyor. Halbuki 1930’larda gayet kabul gören bir görüş. Faşizm küfürlüymüş, faşistler böyle yaptı dendiğinde bir siyasi gruptan bahsediliyormuş. Bizim gazetelerde falan da var, eski haberlerde. Ama şimdi bugün faşiz dediğin zaman bir tarafı tamamen dışlamış olur.
-
2024-01-15 22:42 . Şimdi Türkiye’de de böyle dönemler. ayırdım. Ayırdığım tarihlerde tesadüf değil. Her birinin arkasında bazı dönüm noktaları var. Çoğunda konuştuk. İşte 20-25 arası, 25-30 arası. 30-38 arası. 38 ile 1950 arası. Çok farklı rejime geçtiğimiz 1950 ile darbe arasındaki 1960 arasındaki dönem. 60 darbesi ile 80 arasındaki dönem. 60-80. 80 darbesi ile 90 arasındaki dönem. 80-90. 90-2001. 2001 ile 2010 arasındaki dönem, Avrupa Birliği yoluna girdiği ülkenin özgürlük söylemlerinin ortalıkta olduğu, sonra burada frene basıldığı 2010-15, sonra da tamamen bunların terk edildiği 2015 ve sonrası.
-
2024-01-15 17:52 Ve sivil toplum kuruluşları, özgür medya ve burjuvazinin, gerçek bir burjuvazinin yani devletten geçinmeyen insanların sayısının artması seni faşizmden koruyacak yegane şeyler aslında.
-
2024-01-15 22:42 Siyaset bilimci Lawrence Breed, incelemelerin sonunda faşist rejimlerin 14 karakteristik özelliğini ortaya koymuş.
-
2024-01-15 22:42 Demiş ki ilk önce bir numaralı kriter güçlü ve giderek artan milliyetçiliktir demiş. Bunların ortak noktasında bu vardır. Ne vardır arkada? Vatansever sloganlar, semboller, marşlar, şiirler. kullanılır. Yoğun bir şekilde her yerde bunları görürsün. Bayraklar ve semboller tüm kamu alanlarında, kıyafetlerde ve diğer materyallerde bolca kullanılır
-
2024-01-15 22:43 İkinci ortak özellik, insan haklarının aşağılanması ve hoş görülmesidir. Bunun meşruiyetini sağlaman lazım. O meşruiyeti sağlayan şey de düşman korkusudur. Düşman korkusu ve güvenlik ihtiyacı sürekli öne çıkartılır. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan bu günlerde, şimdi bunları konuşmanın sırası değil, bu ileride konuşulması gereken bir mevzu denir. Ama birlik ve beraberliğe ihtiyacı olan günler hiçbir zaman bitmez. Bu kadar çok tehlike ortadayken, Bazı ufak tefek şeyler göz ardı edilebilir. Hukuksuz yargılamalar, gözaltılar, suikastlar, işkenceler bunlar yeri geldiğinde öyle dönemler olmuş ki olağan görülmüş. İspanya’da mesela korkunç yıllar yaşanmış. Olağan görülmüş bunlar. işte Franco döneminde, iç savaş dönemlerinde, Türkiye’de darbe sonrasında falan korkunç şeyler yaşanmış.
-
2024-01-15 22:43 aşka bir ortak özellik, birleştirici unsur olarak düşman figürünün kullanılmasıymış. Ülkenin güvenini ve bütünlüğünü tehdit altında olduğu duygusunun sürekli insanlara yayılması, insanların histerik kalabalıklar halinde sokağa dökülmesi, öfkelerini belirli günah keçilerine yöneltmesinin sağlanması, yeri geldiğinde iç düşmanlar oluyor bu günah keçiler, yeri geldiğinde dış düşmanlar oluyor, İç düşmanlara da herkes girebiliyor. Tüm etnik, dini azınlıklar girebiliyor.
-
2024-01-15 17:57 Faşist uluslar yüksek öğrenim ve akademiğe karşı açık bir düşmanlığı körükler ve teşvik ederler. Akademisyenlerin sansüre uğraması, tutuklanması yaygındır. Sanatçılar da benzer bir şeye maruz kalırlar.
-
2024-01-15 22:44 Hangi dönemde, ne ne kadar yaşanmış diye. Sadece şey konusunda sizi rahatlatabilirim, hilali seçimler mevzusu konusunda. Son seçimlerde görevlendirildiğim için bizzat çalıştım ben ilk kez. Ve şöyle söyleyebilirim, bu ülke seçimini en güvenli yapan ülkelerden bir tanesi. Bu konuda bence içiniz rahat olmalı.
-
2024-01-15 22:44 Amerika’da Trump bu 14’ün 14’ünü de kısmen uygulamaya çalıştı mesela. Yani hiçbir ülke bundan bağımsız değil. Hiçbir ülke bundan tamamen kendini arındırmış falan değil. Hepsinde belirli bir oranda var.
-
2024-01-15 22:44 Bununla mücadele etmenin 3 tane yolu var işte. Şeffaflık, güçlü sivil toplum, özgürmedi. Bunu sağlayabilen ülkeler, vatandaşların hayatını zehir eden rejimler ortaya çıkarmıyorlar uzun süre.
-
2024-01-15 22:44 Burada Otto von Bismarck’ın bir lafını hatırlatayım size. Sosis ve siyasetin nasıl yapıldığını bilen, geceleri rahat uyuyamaz, diyor. Demokrasiyle ilgili çok meşhur cümlelerden bir tanesidir.
-
2024-01-15 22:44 Demokratik egemenliklerden bahsediyorum egemenlik tipleri arasında. Burada insanlar kendilerini yönetecek kişileri kendileri belirliyorlar ve vekiller seçiyorlar. Bu seçimin hangi yollarla ve ne şekilde düzenleneceği pek çok örnekte farklılaşıyor ve demokrasi tiplerini oluşturuyorlar aslında.
-
2024-01-15 22:44 Örneğin doğrudan demokrasi de her şey O bölge halkına soruluyor ve her konu hakkında insanlar şey yapıyor. Ama bu hem masraflı hem zaman kaybı çok yaratacak bir şey olacağı için bölgelerden temsilciler göndermesi ve temsilcilerin bu olaylar hakkında oy kullanması, kendisinin temsil ettiği halklar adına oy kullanması daha çok kullanılır. O da temsili demokrasidir
-
2024-01-15 22:45 Temsili demokrasiyi doğrudan demokrasiye yaklaştırmanın en verimli yollarından bir tanesi de sivil toplum. ve o sivil toplumun toplumsal karar mekanizmasına katılması, yani kararların sadece ülkenin meclis tarafına alınmaması, sivil toplum kuruluşlarında baskın usulü olabilmesi.
-
2024-01-15 22:45 Meclis dediğimiz yapılanmanın ise bir numaralı işlevi şudur. Halka yardım etmek adına halktan toplanan vergilerin kalem kalem nereye gittiğinin denetlenmesidir aslında meclis. Meclisin bir numaralı kuruluş amacı budur. Yani toplanan para ne kadar şeffaf, ne kadar doğru kaynaklara aktarılıyor ve ne kadar halkın lehine aktarılıyor. Meclisin kuruluş mantığında temel olarak şu var. Vergi verenlerin verdiği vergisini takip edebilmesi. O yüzden vergi verenler çeşitlendikçe, örneğin kadınlar da iş hayatına dahil oldukça kadınlar da oy verebilmeye başlamış. Ama eski Yunan’da örneğin sadece kent soylu erkek köle sahipleri oy verebiliyormuş.
-
2024-01-15 18:01 Popülizm mevzusunu eskiden beri tartışmışız. Yani Platon ve Aristoteles’in bu konularda kitapları var.
-
2024-01-15 22:45 urada bazı kavramlar ortaya koymuş. Bizim bugün çok normal ne var ki dediğimiz pek çok kavram Fransız aydınlanmasıyla ortaya koymuş kavramlar. Ne bunlar? Yurttaş, halk, devlet, toplumsal sözleşme yani devletin tüm yurttaşlarının katıldığı bir toplumsal sözleşmeyle var olması gerektiği.
-
2024-01-15 22:46 oltaire de, Fransız aydınlanmasının önde gelen isimlerinden bir tanesidir, aydın mutlakiyetini savunmuş. Yani yalnızca aydınlanmış bireylerin söz sahibi olduğu yönetim biçimini önermiş. John Stuart Mill farklı bir şey önermiş. Herkes oy versin demiş ama herkesin oyu eşit olmasın demiş. Örneğin herkes aynı kapasitede değildir
-
2024-01-15 22:46 Cumhuriyet kavramı ise Demokrasiyle aynı anlamda değildir. Temel anlamı egemenliğin halka ait olması gerektiği. Yani bir kraliyet ailesi tarafından yönetilmemek, soydan gelen bir şey tarafından yönetilmemek anlamına geliyor.
-
2024-01-15 18:04 Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden bir tanesi.
-
2024-01-15 22:46 Bazı durumlarda egemenlik devrim yoluyla halkın eline geçmiş olsa da tam demokratik yapı kurulamıyor. Halkın iktidarı bir diktatör rejimine ya da oligarşiyeye dönüşebiliyor. Ama cumhuriyet itibariyle aynı anda kalabiliyor. Dini cumhuriyetler var, oligarşik cumhuriyetler var, sosyalist cumhuriyetler var. O yüzden cumhuriyet kavramı demokrasiyle yaşanan anlamda değil.
-
2024-01-15 22:47 Anarşizm tekrar bahsetmek gerekirse her türlü otoriteyi reddeden görüş, hiyerarşik toplum yapısına karşı çıkıyor ve öz denetim mekanizmaları koyuyor. Anarşizmde özgür bireylerin gönüllü etkileşimi mevcut ve bireyler toplulukların aldığı kararlarda Ne kadar etkiliyse o kadar söz sahibi. Aslında topluluklar kendi doğasıyla yönetiyorlar ve iş bölümlerini yine kendi topluluğun yönettiği kendi normlarıyla yapabiliyorlar.
-
2024-01-15 22:47 Örneğin işte Mars’a 150 kişilik bir koloni gönderdik. Orada anarşizm aslında kurulabilir. İş bölümü, çöpleri sen atacaksın, pazartesi sen yapacaksın falan. Orada bir kral olmadan ya da başbakan olmadan o topluluğu kendi kendine yönetebilir belki.
-
2024-01-15 22:47 Anarşizmi ütopik bir düşünceden çıkarıp daha uygulanı bir yapıya koyan fikirler de var. Örneğin, Proudhon’un mutualizm görüşü, hükümet müdahalesinin olmadığı bir serbest piyasayı öngörüyor. Kar, kira, faizi kaldırarak fiyatların emek maliyetlerine çekilmesini tavsiye ediyor.
-
2024-01-15 22:48 Libertarianism, bireysel özgürlükler, gönüllü işbirlikleri, ifade ve eylem özgürlüklerini vurgulayan bir siyasi düşünce. Bu görüşe göre devlet son derece sınırlı olmalı ve yalnızca adi suçlar ve engellemek, dış ilişkileri kurmak, ve ordu yönetmek için kurulan bir mekanizma olmalı. Bu kadarcık bir mekanizmayı yürütebilmek için de çok düşük vergiler gayet yeterli.
-
2024-01-15 22:48 Hatta bazı libertaryenler şeyi ileri giderek şunu da söylüyor, kamusal yardımların tamamen ortadan kalkmasını ve bunun da tamamen sivil toplumun bırakılması gerektiğini savunuyor. Bunu savundurken de Ortaya attığı şöyle bir argüman var. Bir toplumda eğer yardımlaşma mekanizması tamamen devlete bırakılırsa, o toplumun fertleri arasındaki organik bağları siz koparırsınız diyor.
-
2024-01-15 18:22 Devlet hiç kimseye ideal hayat tarzını dayatamaz ve hiç kimseye bir şekilde değil başka şekilde yaşamaya zorlayamaz. Libertarianizm bu yönüyle modernizmin karşıtı aslında modernizmde çünkü ideal bir toplum yapısı inşa ediliyor.
-
2024-01-15 18:23 Liberalizm ise Bunun ekonomik versiyonla da güçlendirilmiş hali. Bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğunu, hayatlarına karışılmadığını, devletinin gücünün oldukça sınırlı olduğu, düşüncenin serbestçe dolaştığı, toplumun tüm grupların eşit olduğu, devlet küçük olduğu için kayırmacılığın olmadığı, Özel teşebbüse dayanan bir serbest piyasa ekonomisinin hükümü sürdüğü, hukukun üstün ve devletin şeffaf olduğu bir toplum düzenini hedefliyor.
-
2024-01-15 22:48 Sosyalizm ise bunun tam tersi. Mülkiyetin ve üretim araçlarının devlet tarafından kontrol edilmesi ve kapitalizmin yarattığı gelir adaletsizliğinin toplumsal sınıf farklılıklarının yok edilmesi gerektiğini savunur. Sosyalist düşünce, işçilerin bir sermaye sahibi için çalışmasının ve kârı ahlaksızlık olarak kabul eder.
-
2024-01-15 18:25 Bu ideallerle kurulan rejimler bir süre sonra küçük bir bürokratik oligarşinin titanlığına dönüyor.
-
2024-01-15 18:26 Ve hem ekonomik olarak hem de İnsanların zihnen kabul edebildiği bir rejim olarak 1980’lerle birlikte sosyalist ekonomilerin birer birer çöküşüne rastlıyoruz. Ve bu çöküşten sonra da sosyalizm ve liberalizmin bir sentezi ortaya çıkıyor. O da sosyal devlet modeli 1950’lerde. konuştuğumuz gibi.
-
2024-01-15 23:04 siyaset felsefesinde merkezilik derecesi problemi vardır. Bu da şudur, özetle, üniter devlet yapısında yerinden yönetme anlayışı yerine her şey merkezden yapıldığı bir karar mekanizması mevcut. Ülkenin tamamıyla ilgili kararlar ve yetki büyük oranda merkezde toplanıyor. Kanunlar ülkenin her noktasında aynı. Federasyonda ise Şimdi ortak kanunlar da var ama özerk bölgelerden oluşuyor ve onların kendilerine koyduğu ayrı kanunlar da var. Tüm bu özerk bölgeler tek bir çatı altında bir araya geliyor. Dışarıya karşı tek bir ülke olarak davranıyor ama içeride aslında birbirlerinden farklı işleyişe sahip oluyorlar. Yerinden yönetim var. Ve çoğu kendi polis ve şey teşkilatlarını kendileri kuruyorlar. Merkezden atanmıyor bunlar. Konfederasyon ise bağımsız devletlerde oluşuyor. Bu devletler egemenliklerini muhafaza ederek belirli ve sınırlı amaçlar için birleşiyor. Avrupa Birliği örneğin böyle bir şey. Küresel devlet ise bunun en büyük hali ve bir ütopya.
-
2024-01-15 23:04 Ama küresel devlet oluşturacak ve bu yapıya ihtiyaç duyacak unsurlar 21. yüzyılda giderek artıyor. Neden? Çünkü çevre küresel bir problem. Bu tek tek birey olarak ülkelerin tek başına çözeceği bir şey değil. Küresel kanunlarla çözülebilecek bir şey. Başka çocuk işçilerinin çalıştırılması gibi şeyler, küresel mevzular.