Highlights
-
2024-10-30 17:22 Peki bizim Ekim ayında kokusunu almaya başladığımız 23 Ekim’deki MHP grup toplantısında da servis edilmeye başlanan bu yemek ne zaman hazırlanmaya başladı? Elimizdeki bilgilere göre Öcalan’a dönük 4 yıldır süren tecrit kısmen Nisan ayında deliniyor. Yani 31 Mart 2024 seçimlerin hemen ardından. Öcalan ve Kandil bu tarih itibariyle görüştürülmeye başlanıyor. Bu bilgiyi hem ben, hem partili kaynaklardan edindiğim izlenimden çıkartıyorum, hem de 27 Ekim’de YPG lideri Mazlum Kobani ile Al Monitor’da röportajı yayınlanan Amber’in zamanını anlattıklarından anlıyorum. Amber’in zaman, Mazlum Kobani röportajından ardından Medyascope’da Ruhşen Çakır’ın konuğu olmuş. Zaman dilimine gelince, benim tespit edebildiğim ilk temas Kandil ve Öcalan arasında nefrikete tam olarak yapıldığını da biliyorum. Bilmiyorum ama Nisan ayındaydı. Devlet ve APO zaten sürekli konuşuyor. Bunu biliyoruz. Seçim öncesi, sonrası bir temas zaten var. Ama tırnak içerisinde çözüme yönelik bir iradenin son aylarda özellikle de yerel seçimlerden sonra oluştuğu anlaşılıyor. Yani 2023’ün Mayıs’ından itibaren Öcalan’la görüşmeler hız kazanmış. 2024’ün Nisan ayı itibariyle de yani yerel seçimlerden sonra da çözüme dönük olarak Öcalan’la kan dil görüştürülmeye başlanmış. İddia odur ki taraflar görüntülü telefonda iletişim sağlamış. İşte tüm bu gelişmeler belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra Bahçeli gitmiş, mecliste Dem partilerinin elini sıkarak yemeğin servisine başlanmış. 1 Ekim’de meclisin açılışında Bahçeli’nin Dem partilerinin elini sıkmasıyla yemeğin sunumuna geçiliyor yani.
-
2024-10-30 17:22 Yoksa İsrail’in Türkiye’ye saldırmayacağını o da biliyor. Peki burada işaret edilen ne? İşaret edilen aslında şu. Yurt dışından, Orta Doğu’dan kaynaklı bir milli güvenlik krizi yaşayacağız. Bu krizi aşmak için belli açılımlar yapabiliriz. Siz de vaziyet alın, hazır olun. Yani o İsrail ifadesi, sadece tırnak içinde İsrail. Temel sorun, Kuzey Doğu Suriye’de fiilen bir devlet gücü haline gelmiş ve ABD tarafından koruyup kullanan YPG’dir. Ve ABD tarafından koruyup kullanan bu fiili güç, İsrail tarafından da kullanılmaya namzettir
-
2024-10-30 17:23 Bu gücün Türkiye düşmanı haline gelmesi, Türkiye’nin Suriye sınırını tümüyle istikrarsızlaştırabilir. Üstelik bu güç, yani YPG, kendi bölgesinde vergi toplayan, memurları olan, egemenlik gücüne haiz bir tür devlettir, otonomdur. Bunu kabul edin veya etmeyin fiili durum budur. Yani bu bizim hoşumuza veya zorumuza gitsin, ben hakikatten bahsediyorum, bir yorum değil bu. Hatta o kadar ki kendi okulları olan, kendi müfvedatı olan çocuklara Abdullah Öcalan’ı ulu önler olarak öğreten bir devlettir. Evet doğrudur kitapları var, kitapların başında Abdullah Öcalan resmi var, resmi müfvedatları var. Evet bir tür PKK devletinden bahsetmek mümkün ve bu devleti yok etmek için girişilebilecek bir savaş son derece kanlı ve maliyette olacaktır. Bu da yorum değil hakikattir. Yani yaklaşık 70 bin donanmış ve eğitilmiş ve mekanize hale getirmiş bir ordudan bahsediyoruz. Çok büyük bir şey. Dağlarda saklanan, elinde tüfeğinden başka bir şeyi olmayan ve gerilla savaşı veren bir örgüt, son birkaç yılda ABD eliyle neredeyse devlet gücüne dönüştürülmüştü. Tankı, helikopteri, hatta hava savunma sistemi olan bir devlet gücü bu. Amerika, Suriye’nin kuzeydoğusunda bebek katillerine koruma kalkanı olmaya devam ediyor. Türkiye’nin sözde müttefiki, DAEŞ’le mücadele bahanesiyle bölgeye yine askeri takviye yaptı. 40 araçlık konvoy, terör örgütü PKK-YPG’nin denetimindeki Haseke Üssü’ne gitti. Araçlar, mühimmat, prefabrik odalar ve Avenger hava savunma sistemi silahlarıyla yüklüydü. Bu güç elbette Türk silahlı kuvvetlerinden daha büyük değildir ama bu güçle girişilecek bir savaş bedeli büyük, kanlı ve yüksek maliyetli olacaktır kabul edersiniz
-
2024-10-30 17:21 Savaşmak her iki taraf için de oldukça maliyetli bir süreç. Barış daha az maliyetli. Aslında Kürt siyasal hareketi içinde bu anlayışa en yakın bakış açısını dillendiren isim Ahmet Türktü. Kürtlerin Türkiye ile stratejik bir ittifak kurması, böylece Türkiye’nin bölgedeki etki gücünün arttırılması, ama bunun karşılığında Kürtlerin Kuzey Suriye ve Irak’ta kuracağı yarı özel devletlere de izin verilmesi. Bu devletlerle Türkiye Cumhuriyeti’nin ittifak halinde olması. İşte Ahmet Türk’ün bakış açısı. Zaten Kuzey Irak’ta bir Kürdistan bölgesel yönetimi var. Şimdi bir de onun Kuzey Suriye’de olması isteniyor ama Kuzey Irak’taki Barzani kuvvetidir, Kuzey Suriye’deki PKK gücü. Kendisini 9 ay önce Mezopotamya Ajansı’na verdiği demeçlerden izleyelim. Türkiye aslında yanlış bir politika izliyor. Kürtleri kucaklayacak bir politika yürütselerdi, bugün Türkiye çok farklı bir noktada olurdu. Yani gerçekten Orta Doğu’da belki dünyanın bir önemli gücü haline gelirdi. Ve Kürtler her zaman kendilerini Araplardan çok, Farslardan çok Türk halkına yakın görmüşlerdir
-
2024-10-30 17:20 Türk Devleti’nin vereceği en önemli şey Öcalan’ın özgürlüğü ve bunun karşısında Öcalan’ın iddia ettiği üzere Kürtlerle barış ve bölgedeki güvenlik krizinin bu biçimde aşılması. Bu gizli açılım sürecinin ilk aşaması olarak görünüyor. Bunun karşılığı olarak elbette Erdoğan’ın arzu ettiği anayasa değişikliğine Dem Parti’nin destek vermesi ve önümüzdeki seçimlerde Dem’in Erdoğan lehine pozisyon takılması da Kürt tarafının vermesi beklenen ödünlerden olacak. Çok enteresan olan da budur. Kürt sorunu çerçevesinde herhangi bir ilerleme yok. Hatta MHP Kürt sorunu yoktur ve olmayacaktır demeye devam ediyor
-
2024-10-30 17:21 Cumhuriyetimizin 101 yıl öncesine geri dönelim. Bundan 101 yıl önce Cumhuriyet kurulduğunda nüfusumuzun yaklaşık 10 milyon olduğu tahmin ediliyor. Ama elimizdeki en değerli veri 1927’deki nüfus sayımıdır. Bu sayıma göre Türkiye’nin genel nüfusu 13.648.720’dir. Bu nüfusun da %90’ı köylerde yaşamaktadır. Buradan hareketle diyebiliriz ki Türkiye’nin tüm kentlerinde, köy değil bakın, kentlerinde toplam nüfus 1.5 milyon dolaylarındadır. Yani kent başına 1.5 milyon demiyorum bakın yanlış anlamayın. Tüm kentli nüfus 1.5 milyon dolayındadır. Düşünün, Ankara’nın nüfusu 75.000’dir. İzmir’in nüfusu 154.000’dir. İstanbul’un nüfusu 670.000’dir. 3 büyük kentin nüfusu toplam 1 milyon etmemektedir. Dediğim gibi nüfusun bazı bölgelerde tamamı köylerde yaşıyor. Hatta bugün kent olarak andığımız yerler aslında bir köyler topluluğu, Hakkari mesela. Nüfusu 17.000, kent diye bir şey yok aslında. Aslında 17.000’e ulaşan köyler toplamı var. veya Van. Van en azından biraz daha kentleşmiş ama bugün Güneydoğu’daki kentlerin çoğu 1927 tarihi itibariyle bir bölge adı sadece. İşte köylerin olduğu bir bölge. Neyse. Dediğim gibi nüfus bazı bölgelerde tamamen köylerde yaşıyor. Köylerde yaşıyor ve kentle arasında hiçbir bağlantı yok. Ne yol ne telefon. Gazete olsa okuyan yazan da yok denecek kadar az. Köylere elektrik, suyun gelmesi yarım asır sonra olacak hadisedir. İşte bu 13.648.000 kişinin 1.184.000’i Türkçe bilmiyor. Resmi veridir yani. 1927 nüfus sayımının sonuçlarıdır. 1.184.000’i Türkçe bilmiyor. Peki bu 1.184.000 kişinin ana dili ne? E ne olacak? Kürtçe. Bu nüfusun toplam içindeki oranı %8.7. Kabaca %8.5 yani. Fakat bu %8.5 Türkiye’ye dağılmış halde değil. Anadilinde Kürtçenin daha yüksek olduğu 8 il bulunuyor. En yüksek oran %89’un Kürtçe konuştuğu Akkar’dır. Bakın, bir kent düşünün, işte yani köylerden oluşan bir yer. 100 kişinin %89’u Türkçe bilmiyor, %89’un anadili Kürtçe. Ardından %76’nın Kürtçe konuştuğu Van geliyor. Bitlis’te bu oran %75, Siirt’te %74, Diyarbekir’de o dönemki adı öyle, %69, Mardin’de %61, Bayezid’de o dönemki adı öyle, yani şimdiki adıyla Ağrı’da %58, Elaziz’de yani Elazığ’da %53.
-
2024-10-30 17:22 tablo buyken, Türkiye, uluslaşma sürecinde öyle ya da böyle bir strateji izliyor. O stratejin adı da ”İnkar” Cumhuriyetin ilk yarım asrı Kürt inkarı üzerine şekillenir. Bu bir hakikattir, yani yorum falan değildir. Yani Kürt yoktur, Kürt de aslında Türktür. Ha ama nedir daha Türküdür. Nitekim merkezi bir devlet inşa edilmektedir ve ulusun adı da Türktür
-
2024-10-30 17:21 İki Dil Bir Bavul filmi sadece Türkçe bilmeyen öğrencilerle Kürtçe bilmeyen bir öğretmenin hikayesini anlatıyor. Filmi enteresandır zira oyuncuları gerçektir. Bölge halkıyla çekilmiş belgesel tadında bir filmdir.