Highlights

  • 2024-01-31 22:06 Bilim, yer ve zaman bakımından belli olan, hampirik olarak test edilmesi olanaklı olgulardan yola çıkar. Yani olgudur bizim incelediğimiz temel şey. Öz, töz, ilham, tanrı, ruh, doğa ötesi, sezgi falan gibi unsurlar… Doğru ya da yanlış olabilir ama bilimin konusu değildir. Neden? Olgusal değildir. Olgularladır. Yani somut şeylerledir bilimin inceledikleri. Sosyal bilimlerin de öyle. Biz bir toplumu inceliyorsak toplumun gözle görülebilecek göstergelerini inceleyebiliyoruz aslında. Toplumun Zeitgeist’ini, örneğini inceleyemiyoruz. Ama toplumun belki de Zeitgeist’inden kaynaklanan çeşitli göstergelerini işte davranışlarını, alışkanlıklarını birbirleriyle ilişki kurma biçimlerini falan gözlemliyoruz

  • 2024-01-31 22:07 Yani az önce saydığım olgusal olmayan kavramların hakikatte ilgisi olmadığı anlamına gelmiyor bu. Bunlar sahtekarlıktır, bunlar yalandır, ruh dediğin şey yalandır, öz dediğin şey yalandır, töz dediğin şey yalandır. Bunları hiçbir bilim insanı söyleyemez. Çünkü bir şeyin doğruluğunu iddia etmek kadar yalanlığını iddia etmek de aslında bilime aykırı bir duruştur. Olgusal olmayan bir şeyin yalan olduğunu da söyleyemez.

  • 2024-01-31 22:07 Yani ömrünün üç yılını bir çalışma üzerine harcıyorsun ve zaten bildiğin bir şeyi, işte yüksek korelasyon, yüksek rekare çıkarttırıyorsun buradan. Anlamlı değişkenler buldum diyorsun. Gerçekten merak ediyor musun? Hayatında belki bir kere yapacaksın. Özellikle bu mesleği yapmayacak olanlara söylüyorum. Hayatında belki bir kere tez yazacaksın. Belki de iki kere doktora da yapıyorsan. Neden zaten bildiğiniz ve zaten korelasyonu 0-70 çıkacak şeyler üzerinde… Olsun bitsin mi derdi?

  • 2024-01-31 22:07 Gerçekten anlamlı faydası gösterilen birkaç madde var. Bunlardan biri numarası D-vitamini. Size böyle bir bilimsel bilgi de vermiş olayım. Anlamlı faydası net bir şekilde kanıtlanmış olan destekleyici ürünlerin başında D-vitamini geliyor. Fısfıs olarak sıkılan, zeytinyağlı olan. Ve Covid dahil pek çok hastalığa karşı inanılmaz bağışıklık sistemi inanılmaz kuvvetlendiriyor. Ve buna dahil inanılmaz sayıda yayın var. Şimdi bu kadar yayın varken televizyona çıkıp D vitamini fısfıs alın diyen bir doktor, D vitamini fısfısçılardan para almadan kimse bunu yapmıyor. D-vitamini fısfısçılardan para almamış olma göstergesi yapabilmek için ne yapıyorlar biliyor musunuz? Burası güneş ülkesi canım her yer güneş, güneşin altında. Burası Norveç mi? Neden alasınız? Diyen doktor daha çok seviliyor. Niye? İlaç sektörünün temsilcisi gibi gözükmemiş oldu. Politik doğruculuk yaptı. Halbuki D-vitamini vücudumuzun sentezleyebilmesi için avcumuzun içine şöyle yarım saat güneşe tutmak gerekiyor her gün. Kaç saat tutuyorsun? Ülke halkının önemli bir kısmı zaten kapalı giyiniyor. Güneşin altında dolaşmıyorsun. Buradan aldığın şeyi D vitamini düşürdün sentezlemiyor. Ve başka bir şey daha var. Bir numara D vitamini koydum.

  • 2024-01-31 22:08 Melatonin. dışarıdan alınması inanılmaz faydalı olan şeylerden bir tanesi. Neden? Vücudumuzun sadece karanlıkta sağlıklı bir uykuyla üretebildiği, belirli bir saatten sonra ful karanlıkta uyurken üretebildiğimiz bir hormon melatonin. O yüzden görme engelleri de çok yüksektir. Hocam o zaman buradan şöyle bir önermeye çıkabilir miyiz? Doktora yaparken melatoninimiz az salgılandığı için Kesinlikle öyle. Akşamları yatmadan önce 10 grama kadar melatonini özellikle bu covid döneminde tavsiye ediyorum size.

  • 2024-01-31 22:08 C vitamini sentezleyemeyen nadir canlılardan biriyiz. Vücudumuz sentezleyemiyor bunu. Evrimin bir yan etkisi olduğu düşünülüyor. İşte bununla ilgili yayınlarsa çokça ilişkili. Yani pozitif yayınlar ama daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Sadece şu var, C vitamini depolayamıyoruz. Yani çokça vitamini yutayım da bir ay beni idare etsin diye bir şey yok

  • 2024-01-31 22:09 Omega 3 tartışması. Omega 3’le de ilgili pozitif destekleyen çok yayında var, nötr olduğunu ortaya koyan çok yayında var. Anlamlı ilişki hiç yoktur. Yani zararı vardır diyen yayına rastlamadım ama pozitif ya da nötr olduğu söyleyen birçok yayın var.

  • 2024-01-31 22:09 O yüzden matematik tam olarak bilim değil. Matematik bir mantık. Neden? Bir ön kabulün var, aksiyonun var. Birden fazla aksiyonun olabilir. Birden fazla aksiyonun var. Örneğin paralel, iki doğru, evrende hiçbir zaman çakışmaz. Bu ön kabul üzerinden bir geometri inşa ediyorsun. Matematik dediğimiz şey, o yüzden kainatın her yerinde geçerli bir sistem değil. Matematik zihinsel bir mekanizma. Ön kabulleri koyuyorsun. Ve bu enkobirler doğrultusunda yeni bilgiler üretiyorsun. Ama ürettiğin bilgiler tamamen zihni dünyada. Fiili dünyada uygulamaya başladığında bunun adı uygulamalı matematik oluyor. O zaman ya fiziğin alanına girmiş oluyorsun, ya biyolojinin, ya kimyanın, ya sosyal birimlerin alanına girmiş oluyorsun. Yaptığın şey matematik değil, fizik oluyor o zaman.

  • 2024-01-31 22:10 Günümüzde fizikte, biyolojide ve dil bilimde özellikle aksiyomatik metot hala kullanılıyor. Jenetik metot ise duyumlara dayanan bilginin gelişme sürecinin analizine dayanıyor. Özellikle evrim kuramının önem kazanmaya başlamasından sonra ortaya çıkıyor

  • 2024-01-31 21:01 Tümevarım’la ilgili çok güzel bir söz var, Keaton’un sözü. Tümevarım bilim açısından bir zafer, felsefe açısından bir skandaldır diyor.

  • 2024-01-31 22:10 Bir kere 1950’lerde hatta 60’larda sigaranın pek çok şeye iyi geldiğine inanılıyormuş. Doktorlar sigara falan tavsiye ediyormuş hastalarına.

  • 2024-01-31 22:10 Ve 1970’li yıllarda ABD’nin sigara paketlerinin üzerinde yazılı olan ”Dikkat sigara sağlığınıza zararlı olabilir” şeklindeki uyarı ”Dikkat sigara sağlığa zararlıdır” şeklinde alıyor. Bu basit cümle değişikliği için bakın arkada neler yaşanıyor. Korkunç bir olay.

  • 2024-01-31 22:10 O yüzden X-Y’nin nedenidir yerine X-Y’yi çok ciddi oranda etkiler demek bugün geldiğimiz nokta oluyor. %75’i akciğer kanseri vakalarının %75’i sigaradan kaynaklanıyormuş. Bugün elimizdeki bilgi bu. Ama bu şu anlama gelmiyor. Sigara içenlerin %75’i akciğer kanserinin yakalanır anlamına gelmiyor. İkisi çok farklı şeyler.

  • 2024-01-31 22:11 Sigara içenlerin akciğe kanserinin yakalanma riski sigara içmeyenlere göre 140 kat fazla çıkıyormuş. Ama bu veri sigara içmeyenlerin akciğer kanserinin hiç yakalanmayacağı anlamına da gelmiyor. Ya da sigara içen birinin kesinlikle akciğer kanserinin yakalanacağı anlamına da gelmiyor. Burada yalnızca şunu söyleyebiliyoruz. Akciğer kanseri vakalarının büyük çoğunu sigara içmekten kaynaklanıyor diyebiliyoruz. Bundan biraz daha iddialı bir cümle kurduğunda bilginin sınırlarının dışına çıkmış oluyorsun. Sigara akciğer kanserine neden olur? Dediğin anda işte televizyondaki sorumlu doktor gibi davranmış oluyorsun ama bilim insanları arasında bu cümleyi böyle kurmaman gerekiyor. Sigara akciğer kanserinin en önemli nedenlerinden biridir şeklinde kurman gerekiyor bu cümleyi. Doğru ifade bu çünkü.

  • 2024-01-31 22:12 İşte böyle böyle en ciddi sistematik kontrol Hammond ve Horn tarafından gerçekleştirilmiş. Büyük bir araştırma yapmışlar. Amerika Birleşik Devletleri’ni yaşayan o ana kadar ciddi bir rahatsızlık geçirmemiş, yaşları 50 ile 69 arasında değişen 180 binden fazla erkekle araştırma yapmışlar. Sigara içme alışkanlıkları, genel sağlık durumları, yaşam koşulları… Sonra da bir güzel bu insanların ölümünü beklemişler. Yani 50 ile 69 yaş arasındaki insanlarla çeşitli şey yapıyorsun, onlardan bilgiler topluyorsun. Sonra teşekkür ederiz deyip ayrılıyorsun. Ölüyorlar mı, ölmüyorlar mı, kanser oluyorlar mı, olmuyorlar mı buna bakıyorsun 180 bin kişi içinde. Takip ediyorlar bu insanları. Bu iki grup arasındaki akciğer kanserlerinin ölüm oranları karşılaştırılıyor. Sigara içmeyen 34 kişi Sigara içen 4719 kişi akciğer kanserinden ölüyor. Bu çalışmalı. 180.000 kişiye bakıyorum. Bunları bazıları içiyor, bazıları içmiyor. Yarı yarıya gibi düşünün. 90.000 kişi içiyor. 4700 akciğer kanseri oluyor. Bu oldukça anlamlı bir fark. Yani 34 kişiyle 4700 kişi arasındaki fark, istatistik açıdan da anlamlı bir fark. T-test ile de zaten bu farkın anlamlı olup olmadığı çok rahat ölçülebiliyor. Ama sigara şirketleri hala şeyi itiraz ediyorlar. İnsanların stresi artmıştır belki. O yüzden kanser artmıştır. Ya da işte daha sağlıksız koşullarda çalışıyorlar. Evler daha küçüldü falan gibi bir sürü argümanlar üretmişler. Ve pek çok kontrol ediliyor. Bu çalışmalarda bile pek çok soruyor. Örneğin kaç metrekarede yaşıyorsun diye sormamış bu çalışmada kimse.

  • 2024-01-31 22:12 Yani bu bunun öncelik nedenlerinden bir tanesidir, bu buna neden olabilir, ciddi etkisi vardır gibi ifadeler söyleyebiliyoruz. Bir çalışma da sosyal bilimlerde şeyde yapılıyor, mutluluk üzerine yapılıyor. Tarihin en uzun süreli araştırmalarından yanılmıyorsam birincisi. 1938’de başlıyor bu çalışma. Harvard Üniversitesi’de yapılıyor. 2013’de bitiyor. 1938-2013

  • 2024-01-31 22:13 Her iki grupta da eşleri, arkadaşları ve aileleri ve içinde yaşadıkları cemiyette yakın ilişkiler ve güçlü bağlar kurabilenler daha mutlu çıkıyor. Ve daha uzun yaşıyorlar. Yani çalışmanın birinci mesajı bağ kur.

  • 2024-01-31 21:12 Yaşam süresini belirleyen en önemli faktör kolesterol falan değil, ilişkilerinden ne kadar tatmin duyduklarıymış. Senin ne kadar uzun yaşadığını en çok etkileyen şey ilişkilerinden ne kadar tatmin duyduğunmuş.

  • 2024-01-31 22:13 Bekar kalanlar sürekli kavga edilen evli çiftlere göre daha mutlu çıkıyor

  • 2024-01-31 22:13 Parayla yaşam süresi arasında da anlamlı bir ilişki çıkmıyor. Yani 75 yıl boyunca yaptıkları çalışmanın sonunda büyükannelerinizin size olan tavsiyelerine ulaşıyorlar arkadaşlar. Ama buna delille ulaşıyorlar.

  • 2024-01-31 22:14 Yani nesnel pozitivist doğruların ve Popper’ın yanlışlamak ilkesinin çok rahat çalışamayacağı alanlar bunlar. Psikanaliz gibi bir alan mesela. Sosyoloji de öyle, iktisat da öyle. Burada kullanılacak, işleyen bir metot olarak bahsedebiliyoruz burada, yapı sağcılıkta

  • 2024-01-31 22:14 Dilin içindeki kurgusu, kurgu, yani dilin nasıl yapılandığı, toplumun yapısından kaynaklandığıyla ilgili deliller topluyorlar mesela. Ve burada yaşanan değişimi, dilde yaşanan değişimin toplumsal değişimlerden de kaynaklandığını ve yapının değişiminin Dilin değişimine de etkisini dil bilimcileri örneğin inceliyor. Dolayısıyla bu bakış açısında dil bir sözleşme, bir uzlaşım ve üstünde anlaşmaya varılan göstergenin öz niteliği önemsiz

  • 2024-01-31 22:14 ani dilde hangi kelimenin kullanıldığı önemsiz. Bu bir uzlaşım çünkü. Neyi kastediyor? Örneğin özgürlük sözcüğü. Ö-Z-G-Ü-R-L-Ü-K Böyle seslerden oluşuyor. Bu ses dizilişiyle hiçbir iç bağlantısı yok. Bu yönüyle dil bir kodlama yöntemi. Ve bu kodların nasıl oluştuğu, bu kodların toplumsal kökenleri, toplumun benimsediği anlatım biçimlerinin hangi toplumsal uzlaşıyla oluştuğu, ve inceleniyor. Ve bunların nasıl bozulduğu da inceleniyor. Çünkü her bir gösterge bir koddur aynı zamanda ve bu kodlar da zaman içinde bozuluyor.

  • 2024-01-31 22:15 Bu alanın kurucusu Levi Strauss. Çok uzun yaşa, 1908-2009 yılları arasında yaşıyor. SASÜR’ün dil bilim ülkeleri ve psikanalizden faydalanarak topluluklardaki akrabalık sistemleri, mitler ve totemler üzerine çalışmalar yapıyor. …yapıyı inceliyor bu topluluklardaki.

  • 2024-01-31 21:21 Yani diğer bir değişikli toplumsal yapı, toplumdaki somut ilişkilerin arkasında kavramsal bir yapının var olduğu kabulüyle başlıyor. Gözlemlenebilen sosyal ilişkiler, sosyal yapıyı ortaya çıkaran modellerin oluşturulması için yararlanılan temel kaynak burada.

  • 2024-01-31 21:21 Ve bütün kültürlerin birbirinden bağımsız bir şekilde bütün kültürlerle ortak olan bir yasak tespit ediyor, ensest yasağı. Bunun üstüne gidiyor ve diyor ki bu yasak doğada yok diyor, doğayla açıklayamayız diyor.

  • 2024-01-31 22:15 İnsan topluluklarında var ve her birinde birbirinden bağımsız bir şekilde ayrı ayrı oluşmuş. Bunu nasıl, bunu ancak yapıyla açıklayabiliriz diyor

  • 2024-01-31 22:16 Nasıl açıklıyor biliyor musunuz? Bu fenomeni ne doğa ne kültür açıklayamıyor. O zaman burada doğayla kültürün birleşme noktası olarak mübadele ilkesini bir yapı olarak koyuyor. Çünkü evlilik dediğin sosyal kurum aslında bir değiş tokuş düşüncesi. Bir kadın mübadelesinin sonucu

  • 2024-01-31 21:22 Bir kadın ve bir erkek evlendiğini ilan etmiyor. İki aile iş birliği yaptığını ilan ediyor topluluğa.

  • 2024-01-31 21:23 Bütün geleneksel toplumlar bu kadın mübadelesi üzerine inşa edilmiş. Bu yapıyı sarsacak eylemler aslında sosyal yapıyı değiştirir diyerek feminizm de buradan yola çıkıyor.

  • 2024-01-31 21:24 Yapısalcılıkla yola çıkan sonra özneyi de katan enteresan bir noktaya gelmiş. İşte yapısalcı metodoloji Foucault’un çalışmalarına da yön vermiş ve onun argümanlarını ortaya koyan biçimde de doğrusal bir nedensellikten kaçınmasına yardımcı olmuş.

  • 2024-01-31 22:17 Çok entelektüel bir alan. Ama burada da şöyle bir şey var. Neredeyse felsefe burada yapılan. Lacan’ın yaptığı şey tam olarak bilim olarak tanımlayamayız. Ya da Foucault’un yaptığı şey tam olarak bilim diye tanımlayamayız. İşte antropoloji, buradaki temel kurumları inceleme, Buradaki metotlar bizim çok aşina olduğumuz metotlar değil ve çok evrenselleştirilebilir, genelleştirebilir metotlar da değil. Yapıyı inceleme metodu, sosyal bilimlerin bu alanlarında işte dil bilim, psikanaliz falan bu alanlarda uygulanabilen bir şey. Ama %100 bizim anladığımız tarz bilimdir diyemeyiz

  • 2024-01-31 21:27 Lacan yanlışlanabilir değil mesela, Freud yanlışlanabilir değil. Onları dışarıda bırakıyor bu. O yüzden Popper da bilimsel düşünceyi sınırlandırma, insan aklını kıtlaştırma, çok mekanikleştirme gibi suçlamalarla da suçlanıyor bilim dünyasında.