Highlights
-
2024-11-20 08:56 Derdimiz İslam değil, derdimiz Müslümanlık değil demenin ustaca bir biçimidir siyasal İslamcılık ifadesi. Bu sayede Müslüman halk kesimleriyle temasımızı zedelememiş oluruz.
-
2024-11-20 14:29 İstediğiniz kadar tarihin Atatürk’ünü tartışın, bunda bir zarar da yok. Emin olun ben de severim tartışmayı. Şükrü Haneoğlu’nun bakışı mı doğrudur Feroz Ahmet’in mi yoksa Şerif Mardin’in mi? Bunlar saatlerce tartışılır, üniversite kantinleri de bu tartışmalar içindir. Bu tartışmaları yarın öbür gün Tren Topik’te de yaparız. Ama… Bu tartışmaya kendinizi pek kaptırmayın çünkü mantığın anlamını kaybettiği duvarın adı inançtır.
-
2024-11-20 09:02 Öyle bir aşamaya gelir ki, eskisinden çok daha derinlikli düşünüyorsunuzdur ama özgüveniniz dibi görmüştür. İşte buna da umutsuzluk çukuru deniyor.
-
2024-11-20 14:28 Kendimi bildim bileli, daha doğrusu 13-14 yaşlarından itibaren Türkiye’nin yakın tarihine meraklı biri oldum. Doğan Yurdakıl ile Soner Yalçın’ın yazdığı Abdullah Çatlı’nın hayatını anlatan Reis kitabını okuduğumda lise hazırlıktaydım. La meğer neler oluyormuş diye böyle bir kapağı araladı böyle kitaplar. Sonra Altan Öğmen’in Bir Dönem Bir Çocukla Başlayan serisi. Sonra Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adamı, Suyu Arayan Adamı. Bunlar müthiş kitaplar. Cüneyt Arcıürek’in Yakın Tarih kitapları. Uğur Umcu’nun gazetecilik kitapları. Doğan Avcıoğlu’nun kitapları. Sonra Atil Yehyan vs. vs.
-
2024-11-20 14:34 Turan Dursun’un, İlhan Arsel’in kitaplarını okumuş, İslam’ın hakikatini kavradığımı düşünmüştüm. İslam, halkımız için zararlı bir düşünce sistematiğiydi. Bundan emindim. Turan Dursun’un din bu kitabı, ders kitabı falan yapılıp okullarda öğretilmeli, halkımız da bu cahillikten kurtulmalıydı. İlhan Arsel’in Arap Milliyetçiliği ve Türkler kitabı, İslam’ın Arap emperyalizminin ideolisi olduğunu düşünmemi sağladı. Artık harekete geçmeli, İslam’ın safsatalarını ben de anlatmalıydım. Henüz 18-19 yaşlarındaydım
-
2024-11-20 14:33 Bu fikrin, yani İslam’ın hakikatini halka anlatma girişiminin saçmalığını kavramama neden olan üç isim oldu. Bunlardan ilki Vladimir Lenin’di. Lenin’in Sosyalizm ve Din kitabını bu kahkahaların ardından okumam çok hızlı olmuştu. Bundan 14-15 yıl önce şu kısmın altını çizmişim. Din, etkisini neden en çok geri kalmış şehir proletaryası, yarı proletarya ve köylü kitlesi üzerinde göstermektedir. Burjuva ilerici aydınları, radikaller ve burjuva maddecileri bu soruya, cahil oldukları için, diye cevap verirler. O zaman da, kahrolsun din, yaşasın dinsizlik, ateist görüşleri yaymak başlıca görevimizdir, diye haykırmaya başlarlar. Marksistler ise bunun doğru olmadığını, aldatıcı bir görüş olduğunu, dar görüşlü burjuvaların fikri olduğunu söylerler. Ateist görüşleri yaymak başlıca görevimizdir diye haykıran ben, Lenin tarafından mahkum ediliyordum. Halbuki Lenin de ateistti, tanrıya inanmıyordu, tespitleri doğruydu, din etkisini en çok geri kalmış şehir proletaryası ve köylü kitleler üzerinde gösteriyordu. Nedenini ben cahillikle açıklardım, cahil çünkü bunlar derdim, bilmiyorlar, bilseler inanmazlardı. Fakat Lenin, tam da benim durumumu tespit edip, benim düşüncemi tetkik ediyordu. İyi ama o da, yani Lenin de inançsız biriydi. Neden ateist görüşleri yaymak başlıca görevimiz değildi? Çünkü inanç, gündelik hayat pratiklerinden süzülerek ortaya çıkar. İnsanlar durup dururken inanmazlar. Gündelik hayat pratikleri değişmeden inancı değiştirebilmek imkansızdır. Bu idealizm ve materyalizm tartışması kadar kadimdir.
-
2024-11-20 09:09 Din, ezilenlerin ilk çekişi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhudur. Din, kitlelerin afyonudur. Buradaki afyon, eroin anlamında değil, bir ağrı kesici anlamındadır.
-
2024-11-20 14:30 Demiştim ya üç isim bu fikrimi değiştirdi diye, biri Ren’in, diğeri Marx, Bir de Mevlana ya. Mevlana hayranlığımı kazanmıştı. Mesela Ali Şeriati. Yoksa Müslüman mı oluyordum? Aptallığın zirvesindeyken kabaca 10 yıl içinde umutsuzluk çukurda düşmüştüm
-
2024-11-20 14:32 Cevabı biraz daha açalım ve Atatürk’ün de pek fazla etkilendiğini bildiğimiz Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau’nun toplum sözleşmesinin 4. kitabının 8. bölümüne gidelim. Her devlet yurttaşların sevmesini istediği inançlardan oluşan bir dine sahiptir. Bu dine bağlı olmayan bir yurttaş ne kanunlara bağlı olabilir ne de görevini yerine getirebilir. Toplumun bir parçası olmak isteyen herkesin kabul etmesi gereken bir inançlar bütünü vardır. Bu inançların tanrısallık ve ahlak üzerine olabildiğince basit ve net olması gerekir. İşte bu inançlara sivil din denir. Sivil din mi? Kimi kaynaklarda seküler din diye çevrildiğini de gördüm. Nasıl bir din bu? Russo’ya göre toplum sözleşmesini yaratan dine sivil din deniyor. Evet uhrevi olan ama dinsel olmayan, mistik olan ama İslam’la, Hristiyanlık’la veya diğer ilahi dinlerle kavranamayan bir Sivil din. Toplumun bir arada kalmasını, böylece toplum sözleşmesinin ayakta kalmasını sağlayan bir sivil din. Her devletin, yönetme zekasına sahip her fikrin ihtiyaç duyduğu bir şey. Sivil din
-
2024-11-20 14:31 Meşhur sosyolog Emil Durkheim, Ahlak ve Toplum kitabında bu toplum sözleşmesini ve sivil dini Fransız devrimi üzerinden ifade ediyor. 1789’un prensiplerine teoremler olarak değil, imam vesikaları olarak inanılırdı, diyor. Gerçekten de öyledir. Fransız sivil dininin şartları üç tanedir. Neydi onlar? Liberté, égalité, fraternité. İşte Fransız devrimi. Bunlar mistifike edildikten sonra halk tarafından kavranabilir. Yoksa geniş halk kesimlerine liberteyi, fraterniteyi, egaliteyi anlamını açıklamak pek mümkün değildir
-
2024-11-20 09:17 Bu arada çocuklara da geleneksel isimler yerine, Avangarda, Traktorina, Spartak, Robesper, hatta Elektrifikasya gibi yeni sivil dinden etkilene isimler koyulmaya başlandı.
-
2024-11-20 09:19 Doğal bir biçimde akıllı. Kesinlikle farkında. Çünkü bu Osmanlı İmparatorluğundan geriye kalan bu 13 milyon nüfuslu Anadolu parçası.
-
2024-11-20 11:53 Benim çocukluğumda ulusal bayramlardaki ritüeller bu yaygınlıkta katınılan etkinlikler değildi. Daha ziyade devlet zorlaması gibiydi. Ama son yıllara bakıyoruz, başka bir şey bu.
-
2024-11-20 14:33 Peki, o halde Mustafa Supileri, Dersim’i, Ali Şükrü Bey olayını, Savonar hayatını tartışıp durun. Yüzyıl önceki hadiseleri didiştirip durun. Kendinize sıfatlar takının. Öfkeli olun, dik durun, keskin olun, anti-Kemalist olun, anti-Stalinist falan. Çelişkisiz bir hayat yaşamaya gayret gösterin. Bozuk düzenin sağlam şarkı olmak için didinip durun.