Highlights
-
2024-11-27 12:18 Aşağı yukarı ne zamandan beri var tabi bilemiyoruz ama bunun nazariyat yayını el yazmaları 1200’lere kadar gidiyor.
-
2024-11-27 08:49 Bunu tartışsak programlar, bölümler yetmez. Hala da tartışılan bir konu. Çok değişik isimler verilmiş biliyorsunuz.
-
2024-11-27 08:50 Buna Cem Behar bir müddettir kitaplarında Osmanlı bölü Türk müzikisi, müziği diyor. Sanki bu şimdilik çok kafa karıştırmayan bir şeyleri de anlatabilen bir müzik terimi diye düşünüyorum.
-
2024-11-27 19:39 Biz böyle bir müziğimiz olduğunu bayağı geç fark ettik herhalde. Yani Batı’da 17. yüzyılda müzik araştırmaları başlarken biz yüzyıllarca herhalde bu normal bir şeymiş gibi, hayatın içinde bir şeymiş gibi geldi ve bir klasik tanıma ulaşılamadı. Bu zenginliğinden mi kaynaklanıyor Cengiz abi yoksa bizim genel toplumsal olarak tembelliğimizden ve bu konularla çok geç ilgilenmeye başlamamızdan mı kaynaklanıyor?
-
2024-11-27 19:39 İkincisi, biz ontolojik soruları kendimize sormayan, cevaplarını vermeyen, buna üşenen insanlarız. Herhalde 1600’lerden itibaren Batı müziğinin şekillenmesiyle birlikte yazılan teorik nazari kitapların sayısının haddi hesabı yoktur. Bizde ise şu son 3-5 seneye kadar toplamda bir elin parmakları kadar belki iki elin parmakları kadar nazariyat kitabı yayınlanmış.
-
2024-11-27 19:39 Sıradaki sorum şu. Şimdi bu müziğe aynı zamanda makam müziği de diyoruz. Yani tabii sadece bu müzikte makam yok ama hani genellikle makam müziği dediğimiz zaman kimsenin aklına Elazığ türküleri gelmiyor tabii yani ilk elden. Belki en azından türküleri geliyordur ama ne bileyim İzmir türküleri gelmiyordur herhalde. Makam müziği derken kastettiğimiz şey eğer buysa, makam dediğimiz şey nedir? Hiç bilmeyen birine makam nedir nasıl anlatırsın ya da?
-
2024-11-27 19:39 Makam, bir ezgi sınıflandırmasıdır. Biraz daha akademik bir dille, bir melodi taksonomisidir.
-
2024-11-27 19:40 Ezgileri bir şekilde sınıflandırmak. gereği hissetmişler, belki akışkanlığı sağlayabilmek için, peş peşe dizebilmek için. O sınıflandırmanın her bir sınıfına da makam demişler, bir makam ismi vermişler.
-
2024-11-27 19:40 Çünkü bizim müziğimiz bir ezgi müziğidir. Bütün müzikler böyle değildir. Bazı ritim müzikleri vardır. Değil mi? Dans müzikleri, Afrika örneği çok, armonik yapısı olan müzikler vardır.
-
2024-11-27 19:40 Bizimki sadece ve sadece ezgilerden oluşan bir müziktir ve bu ezgileri sınıflandırma ihtiyacı doğmuş zamanda.
-
2024-11-27 19:40 Hicaz makamı ne zamandan beri var? Aşağı yukarı ne zamandan beri var tabi bilemiyoruz ama bunun nazariyat yayını el yazmaları 1200’lere kadar gidiyor
-
2024-11-27 19:41 19. yüzyıl değil mi o Hamparsumsa? Evet. Kantemir tam olarak günümüzden 300 yıl önce. Ancak bu bir nota sistemi olarak kabul görüp de devam etmemiş, yaşamamış. Adam ne kurduysa kurmuş, ne yazdıysa yazmış ve onunla beraber de bu iş bitmiş. Hiçbir takipçisi yok. Kişisel bir not alma tipi. Evet. Ama akıllı bir adam olduğu için o sistemini de en başta tanıtmış. Bakın şöyle yazıyorum, hani bilin, hani dekoderini de en baştan vermiş. Bu çok güzel bir şey.
-
2024-11-27 19:41 Bu üç ölçütü bakarak bütün makamları tanımak mümkün. Hemen hemen. Yani %99’unu tanımak mümkün. Şimdi benim dikkatimi çeken başka bir şey daha var. Bu makamların adları yani bilinen ana makamların adları için söyleyeyim en azından. Aynı zamanda enstrümanlardaki bir perdenin adına da karşılık geliyorlar. Hepsi için değil ama çoğunluğu için böyle denebilir. En azından bizim duyduğumuz hani böyle sıradan musiki dinleyicisinin duyduğu makamlar için aynı zamanda bunların birer perdeye karşılık geldiğini, enstrüman üzerinde bir pozisyona karşılık geldiğini de varsayarsak, bu şu demek mi? Yani atıyorum mesela çargah diye bir ses var ve işte çargah diye de bir makam var çünkü o ses işte çargah sesinden başlayıp tekrar çargah sesinden bitiyor bu demek.
-
2024-11-27 19:41 Böyle makamlar var. Rast’a başlayıp Rast dizisini kullanarak Rast’ta biten makamlara gerçekten de şey makamda diyorum Ezgi’lere biz Rast makamında olduğunu söylüyoruz. Aynı şekilde Segah’ta başlayan ve Segah’ta biten bunun gibi ama bunlar sadece basit ve temel makamlar. İş biraz daha karıştığında örneğin Uşak dizisini kullanan ki Türk Kadim dizilerinden bir tanesi.
-
2024-11-27 19:42 Ama kulağım Batı klasik müziğine alışık. Şimdi Türk klasik müziği de seviyorum. Fakat dinleyebildiğim belli makamlar var. Mesela bizim asıl kullandığımız, deminden beri bahsettiğim temel makamları dinleyemiyorum. İşte Uşşak dinleyemiyorum, Sabah Makamı dinleyemiyorum, Kürdili Kürdili Hicazkar. Yani bunları böyle bir şarkı baştan sona ya da bir saz eserini asla dinleyemiyorum. Fakat şu makamları rahatlıkla dinliyorum, hatta dinlemek istiyorum. Onları da kulağım seçiyor. Sadece bunlar ama bak. Nihavend, Sultaniyegah, Ferahfeza, Buğselik ve Hisarbuğselik.
-
2024-11-27 19:42 Yoksa Batı müziğinde Doğrudan bir şeye karşılık geldiği için mi? Doğrudan minor abi, sen minor seviyorsun
-
2024-11-27 19:42 Tamamen ya biz dinlettik, adama iyi geldi falan gibi böyle şeyler var. Şu makam, şu basura iyi geliyormuş, şu makam bilmem ne, nefes darlığı ne, böyle şeyler var. Bu arada çok komik geliyor herhalde. Hocam bir de ciddi ciddi siteler yapmışlar.
-
2024-11-27 19:43 Ya o zaman aynı makam başlığı altında bu kadar farklı beslekârların eserlerini toplayabiliyorsan, şimdi mesela biz şeyi dinleyemiyoruz Batı müziğinde. Efendim bir yere Mozart koy, oraya Bach koy, Scriabin koy. Yani ne alaka diyorsun? Ama mesela bizim müziğimizde arada 200 yıl geçmiş, 300 yıl geçmiş. Yani bir rast derlemesinde, bir nişabürek derlemesinde, bir fasıllar derlemesinde, 250 sene içerisinde kim bu makamda bir şeyler yapmışsa konulabiliyor.
-
2024-11-27 19:38 Ama Buna karşılık nasıl Batı müziğinde en büyük kural koyucu Bach’sa, ilk başta yani ilk kural koyuculardan Bach’sa ve binlerce kere kendi koyduğu kurallara kendi bestelerinde uymamışsa aynı şekilde Bizim bugün en büyük besteciler olarak yere göğe koyamadığımız haklı olarak Buğrizade, Itri, ondan sonra kronolojik sayarsak Tamburi İshak, Zaharya, İsmail Dede ve de Üçün Selim. Bunlar aynı yolu izlemişler. Hadi bir tanesi padişah, ben yaptım oldu der, kimse bir şey demeyemez ama diğerleri Hep kendi dönemlerinde, ulan bu böyle yapılmazdı, bu adam bu işin içine etti falan diyen, kural yıkıcı ama yeni estetikler öneren, yeni soluklar getiren deli insanlar bunlar. Bu saydık, zannediğim şampiyonlar ligi diyeyim. Hani 5 tane saydım ki buna eklenebilir
-
2024-11-27 12:43 O zaman klasik müzik bitti mi diye sormuştum. Şimdi sana da benzer bir soru sormak istiyorum. Sence klasik Türk müziği bitti mi?
-
2024-11-27 19:43 Bir tarzı Osmani oluşuyor. Bunu da oluşturan bu yeni dönemin ilk süper yıldızı, süperstarı Itri. Itri de işte 1600’lerin sonları yani doğum ölüm tarihleri biliyorsunuz bizde hep Şaibeli. Itri’nin 1640’lar olduğu varsayılıyor. Ölümünün de 1722 olduğu varsayılıyor. Aynı şekilde Zaharya da onun çağdaşı bu ikisi.
-
2024-11-27 19:43 İşte bu Mozart’ın, efendim Tambur İsa’nın aşağı yukarı aynı. Ya bunlar tesadüf, sadece tesadüf mü bunlar?
-
2024-11-27 12:47 Siz çok bilgili insanlarsınız, ben bu konuları bilmiyorum. Ne diyorsunuz? Ben tesadüf olmadığına dair çok kuvvetli içimde bir his var.
-
2024-11-27 19:44 Bach’la diye o mesela dini müzik neticede Bach’ı motive eden bunu konuşmuştuk Mahir’le. O Itırileri, Dede’yi de az çok o dönem hani dini müzik daha sonra hani Batı’da Gerçekten bir romantiğe geçiş var.
-
2024-11-27 19:44 Artık dini, tanrısal duygulardan çok, Hacı Arif’i konuşuyoruz ya, gerçek, dünyevi aşk, dünyevi duygular, kişiye ait duygulara doğru bir geçiş var.
-
2024-11-27 19:44 yani şimdi bugün klasik dediğimiz müzikler, Batı’da da, Osmanlı’da da o zamanın pop müzikleriydi. Yani genel geçer kentlilerin tükettiği, günlük hayatında tükettiği, elit olmasına gerek olmadan tükettiği müziklerdi. Yani bu insanlar klasik takımlar söylüyorlardı, klasik fasıllar yapıyorlardı eğlenmek için. Unutmayalım, her iki coğrafyada da bir de kırsal müzik vardı, köylülerin yaptığı. Cenazelerinde, doğumlarında, evlenmelerinde ya da bayramlarında, aynı şekilde Osmanlı’da ya da Doğu toplumlarında da vardı
-
2024-11-27 19:37 Kanımca, klasik sanatı iyi hatmetmiş, iyi öğrenmiş, damarlarında onun estetiği, onun tadı dolaşan insanlar, bu sadece müzik için geçerli değil, yepyeni ve absürt bile bir şey öğretseler, biraz daha şanslı olurlar geleceğe kalma açısından. Çünkü o kuralları… Uymasalar da anlamışlardır onun içindeki estetiği. Çünkü yüzlerce yıl bu müzik yaşadıysa belli bir estetiği yaratabildiği için yaşamış. O estetikten nasibini almadan bugün ben tamamen uyduruk bir şey yaparsam büyük bir ihtimalle öğleden sonra falan da unutulur.
-
2024-11-27 19:37 Şimdi sizin de çok iyi bildiğiniz gibi batıda bugünün artık süper geçmişteki klasiğin abidevi süperstarlarının bir kısmı yaşayabilmek için bir kilisenin okçuluğunu falan yapıp bir kilisenin çatısına sığmış ve dini müzikle uğraşmış. Buna rağmen o kadar içi dolup taşıyor ki başka müzikler de yapmış. Aynı biçimde bizdeki konservatuar görevi görmüş asırlarca Mevlevi haneler, müzik konusunda Osmanlı’nın en ileri çatıları sayesinde muazzam müzik eğitimi verilmiş, müzik birikimi aktarılmış ve en yüksek estetik düzeyine de o ayinlerle ulaşılmış. Ve bu insanlar da o ekoldan yetiştiği için o ayinleri yazmışlar. Ama dede gibi, İsmail dede gibi muazzam içi dolup taşan bir müzik dairesi orayla yetinmemiş, gitmiş. Onu da yapmış. Aşağı yukarı o Serancam’da benziyor sanki.