Note

Sinema tarihinde televizyonun önemi ve etkisi incelenmiştir. Televizyon, sinemaya hem rakip hem de besleyici bir rol oynamıştır. Televizyon, gerçeklik sunma iddiasıyla sinemayı etkilemiş ve geniş kitlelere ulaşarak sinemada gerçekçi bir dönüşüme yol açmıştır. Sinema, televizyonun geniş kitleleri manipüle etme gücünü eleştirmiş ve televizyonun gerçeklik sunma ve manipülasyon yeteneklerini sorgulamıştır. Bazı filmler, televizyonun geniş kitlelere istediklerini sunma ve manipülasyon gücünü eleştirmiş, sinema-televizyon ilişkisini derinlemesine incelemiştir.

Highlights

  • 2025-01-04 17:21 Benim bildiğim sinemanın anlatım teknikleri açısından ve gerçekliği yakalama açısından televizyonu takdir ettiği en önemli filmlerden bir tanesi de Ron Howard imzalı 2008 tarihli Frost Nixon filmi Burada elbette Amerikan siyasi tarihinin en önemli figürlerinden bir tanesi ve aynı zamanda da başkanlık koltuğunu istifa ile bırakmış olan tek başkan olan Richard Nixon’ın istifası ve bu süreçte olan bitenler üzerine son derece çarpıcı bir filmdir ve tabi gerçeklere dayanır.

  • 2025-01-04 23:09 Şimdi genel olarak televizyon ve sinema bu rekabet şeklinde gitti arkadaşlar bundan sonra hep. sürekli farklı açılardan rekabet dinamiği ile ilerledi sinema ve televizyon ilişkisi ancak televizyonun sinemaya katkıları da olduğu bu katkıların en önemlisi de birçok katkı var ama en önemlisi de sinemanın Bu özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın gerçek görüntülerini izleyiciye iletmiş olmanın verdiği enerjiyle sinemada televizyonun bu başarısından sonra biraz gerçekliğe kaymaya başladı. O rüya fabrikası dediğimiz Hollywood’un estetik ve gerçeklikle hiç alakası olmayan görselliğinden kurtulup daha gerçekçi karelere, daha gerçekçi kurgulara, daha gerçekçi filmlere yelken açmasına sebep oldu.

  • 2025-01-04 23:09 Amerikan sineması daha çok 40’ların sonunda 50’lerde ortaya çıkmıştır ama ondan da önce özellikle İtalyan yeni gerçekçiliği tabi 2. Dünya Savaşı’nın etkileriyle bir harabeye dönmüş Avrupa ve özellikle İtalya’da daha gerçekçi sinema üretilmesi son derece anlaşılır bir durumdur elbette

  • 2025-01-04 16:39 Daha da kısa ifadeyle yani biraz uzattım kusura bakmayın ama diyorum çok önemli bir konu diyebiliriz ki sinemada gerçeklik olgusunun ortaya çıkış dinamiklerinden en önemlisi Sadece bu değildir ama en önemlisi gerçekten televizyonun gerçekçi savaş görüntülerini ve savaş sonrası yıkılmış Avrupa görüntülerini tüm dünyaya ulaştırmasının yarattığı sihirdir diyebiliriz.

  • 2025-01-04 23:09 Mesela 1999 tarihli Michael Mann imzalı The Insider filmi bizde Köstebek adıyla bilinir. Russell Crowe ve Al Pacino’nun başrollerini paylaştığı bir televizyoncunun gerçekleri açığa çıkarıp geniş kitlelere duyurma çabasının en güzel örneklerinden bir tanesidir köstebek filmi

  • 2025-01-04 23:09 2005 tarihli George Colony’nin yazıp yönettiği İyi Geceler İyi Şanslar filmi. 50’lerde Amerika’nın komünist avını başlatan McCarthy döneminin en cesur habercilerinden bir tanesi olan Edward R. Murrow’un öyküsünü anlatan İyi Geceler İyi Şanslar filmi, kötücül bir politikacının gerçek yüzünü, onun yaptıklarının arkasındaki gizlenen gerçekleri açığa çıkarmaya çalışan bir televizyon yorumcusunun öyküsünü anlatan bir film mesela

  • 2025-01-04 17:11 İşte bu örnekler gerçekleri geniş kitlelere ulaştırma konusunda elinden gelen her şeyi yapan televizyoncuların öyküsünü anlatan filmler mi?

  • 2025-01-04 21:45 2024 tarihli Beni Ay’a Uçur filmi. Birkaç ay önce gösterimdeydi. Çok güzel bir örnek bugünkü konumuz bağlamında çok da iyi bir film. 1950’lerde NASA… Uzay yarışında yani Amerika Rusya’nın gerisinde kalıyor. E buna karşı NASA ne yapacak? Biz Ay’a gideceğiz değil mi? Bunun çalışmaları başlanıyor falan derken bu Ay’a inme çabasının başarısız olması olasılığına karşı sahte bir Ay filmi çekiliyor. Hani siz Ay’a çıkmayı başaramazsanız biz bu filmi çıkaralım. Herkese diyelim ki bakın Ay’a indik. Biliyorsunuz hani tüm dünyada ve özellikle Türkiye’mizde de çok satan bir komplo teorisidir bu. Aslında Amerika Ay’a inmedi Kübrik’e filmini çektirdi biliyorsunuz değil mi?

  • 2025-01-04 21:45 Televizyonla sinemanın tam arasında yer alan bir film, bir belgesel sinema filmi. 2002 tarihli Michael Moore imzalı ”Benim Cici Silahım” belgeseli ki en iyi belgesel Oscar’ı almıştır. Muhteşem bir film gerçekten ve konumuz bağlamında da hani tam özetleyici nitelikte Michael Moore bu filmde Amerika’nın Ateşli silahlar kullanım konusunda dünyanın en deli ülkesi olduğunun belgeselini sunuyor. Amerika’da birinin silahını çekip başka birini öldürmesi istatistiklerin tüm dünya ülkelerinden çok daha yukarıda olduğunu belgeliyor ve bunun sebebini araştırıyor. Video oyunları olabilir mi? Şiddetle dolu geçmiş olabilir mi? Yaşanan savaşlar olabilir mi? Şu olabilir mi? Bu olabilir mi? diye tüm olasılıkları inceliyor ve sonunda hem medya kuruluşlarının hem de Amerikan hükümetinin televizyon yoluyla tüm Amerikan halkı üzerinde bir korku iklimi yaratmış olmanın sebebi olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor.