Highlights
-
2024-01-05 15:13 Örneğin, en uçtan bir şey söylüyorum işte eşcinsel evliliklerinde tamamen serbest olması, işte uyuşturucunun tamamen 18 yaşından büyükler için serbest bırakılması, küçüklerin pornografiye, savaş oyunlarına falan ulaşmasının önündeki engelin devlet değil, ailelere bırakılması. Yani devletin vatandaşını koruma tarzı şeylerden, kanun koyucu ve ahlaki düzenleyici, ortak ahlak yapısı, sunucu yapısından tamamen vazgeçtiği yapı, liberter yapı.
-
2024-01-05 15:13 Devletin bir örnek vatandaş yetiştirmeye çalıştığı, belirli bir kültürel formasyon çizdiği, ortak değerler verilmeye çalıştığı, ideal yaşam biçimini vatandaşına pompaladığı, neye inanacağı, nasıl konuşması gerektiği, ne iş yapması gerektiğiyle ilgili büyük bir baskı kurduğu yapı, muhafazakâr otokratik yapı.
-
2024-01-05 15:14 otokratik sol, Kuzey Kore gibi ülkeler. tamamen devletin gözetiminde olan, her şeyin ekonominin dahil devletin hakimiyeti altında olduğu, her şeyin devlet ve iktidar tarafından yönetildiği sosyalist komünist ülkeler,
-
2024-01-05 15:14 Otokratik sağ ülkeler ise devlet hakimiyetinin yüksek olduğu ama ekonomide de özel girişimlere bayağı bir serbestli tanıldığı rejim, otokratik sağ rejim. Bugün dünyanın en önemli kısmı Otokratik sağ bölgede.
-
2024-01-05 15:14 Özgürlükçü sol bölge. Yani devlet kamu lehine müdahaleler yapıyor. Ücretsiz sağlık hizmeti, ücretsiz eğitim hizmeti veriyor. Sosyal devlet yapısı kuruyor. Sosyal bir demokrasi anlayışı var içeride. Direğin hak ve özgürlükleri hukuk teminatı altına alınmış. Devlet yüksek vergi toplamı, vergi vatandaşlarına dağıtılıyor. Bu özgürlükçü sol bölgesi. Kuzey Avrupa ülkelerini falan katabileceğimiz bölge
-
2024-01-05 15:14 Yani devletin neredeyse tamamen yok olduğu, hem bireyle olan ilişkilerinde hem de ekonomiyle olan ilişkilerinde devletin tamamen yok olduğu aslında bir ütopya bölgesi. Burası anarşizm. Yani bir ütopya. Devlet ekonomide de yok, birey ilişkilerinde de yok. Sadece hukuk, dış ilişkiler, askeri yapı falan gibi başka hiçbir yerde devlet yok, tamamen bireylerin alanına bırakılmış durumda olan yapı, anarşist yapı ve gerçek hayatta birebir büyük ölçekte bir karşılığını bulamayacağımız bir Ütopya’da sağ altı ölge
-
2024-01-05 15:21 Sonra AKP’nin iktidarı gelişiyle birlikte baya bir ilk dönemlerinde özgürlükçü-libertar söylem, Avrupa Birliği uyum politikaları söylemi ve piyasa ekonomisine geçiş söylemiyle birlikte baya bir liberalleşme dalgası yaşanıyor. İkinci döneminden sonra bu liberalleşme dalgası bir yerde duraksıyor. Avrupa Birliği ile şeyleri kesmeye başlıyoruz ve otokratikleşmeye başlıyoruz. Üçüncü döneminde başkanlık seçimiyle birlikte tam bir otokratik sağ yapı var. Proje devlet garantili özel sektör projelere geçişle bildikten aslında ekonominin bütün faydalarının devlet aracılığıyla özel sektöre dağıtıldı. Ama bir yandan da liberal piyasa kurallarının işletilmeye çalışıldığı hibrit bir sistem görüyoruz. Ama otokrasi gayet üst seviyede.
-
2024-01-05 15:21 20-29 arasında ne oluyor? Daha iddiat ve telakki iktidardayken 1913’te Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkıyor. 1916’da Koruyucu Gümrük Tarifeleri falan var. Yani zengin iş adamı yaratma politikaları etkisini sürdürüyor bu yıllarda.
-
2024-01-05 15:21 1921 yılında Maliye Bakanı Fikret Bey’in sözleri dönem koşullarını oldukça net anlatıyor. Şunu söylüyor Fikret Bey, bize en lazım olan şey fabrika. Yine fabrikadır. Türkiye çalışıyor, üretiyor fakat ürünlerinden başkaları yararlanıyor. Alın teri dökerek elde ettiğimiz iptidai maddeleri yok pahasına harca satıyoruz. Sonra yabancılar bu maddelerin şeklini değiştirerek bize iade ediyorlar. 40 kuruşa bir okka yün veriyoruz, aynı yüne 1200 kuruşa bir metre kumaş halinde yalvararak geri alıyoruz. Yani aslında burada üretimi katma değer sistemini tarif ediyor Fikret Bey ve katma değerli kısmın tamamen fabrikasyon ürünü becerebildiği ve fabrikaların becerebildiği, bizim ham madde üretimiyle sürdürülebilir politikaları ulaşamayacağımızı ortaya koyuyor.
-
2024-01-05 15:22 Bunun en net göstergelerinden bir tanesi de İzmir İktisat Kongresi. 17 Şubat’ta yapılıyor, henüz cumhuriyet kurulmadan. Mustafa Kemal, iktisadi zaferlerle taşlandırılmadıkça, siyasal ve askeri zaferlerin uzun süreliği olamayacağını gayet iyi biliyor. Bunu konuşmalarında da defalarca söylüyor. Ve 15 Ocak’ta bir yurt gezisine çıkıyor. Mart’ın sonuna kadar bütün ülkeyi geziyor ve tüm gezi boyunca görüştüğü herkese gittiği kentlerin önde gidenlerine şunu vurguluyor, yeni siyasal yapı kuracağımız yeni siyasal yapı herhangi bir sınıfın çıkarlarını korumaya yönelik değil, büyüme politikasında da yeni zenginlerin yaratılması zaruri. Mustafa Kemal herkese bu mesajı veriyor. Yani aslında sosyalist bir yapı kurulmayacağının, liberal bir ekonomi kurulacağını ve burada da yeni zenginlere ihtiyaç duyduğumuzu söylüyor.
-
2024-01-05 15:22 Bizzat kendi sözlerini okuyorum şimdi. Kaç milyonerimiz var? Hiç. Gerçekten Osmanlıların cumhuriyeti milyoner falan kalmıyor. Bir sermaye transferi olmuyor. Binaenaleyh biraz parası olanlara düşman olacak değiliz. Bilakis memleketimizde birçok milyonerlerin hatta milyarderlerin yetişmesine çalışacağız diyor. Yani milyoner yaratacağız diyor. Zengin yaratacağız diyor. 1922’de yaptığı bir meclis konuşması var. Diyor ki, sermaye sahiplerinin her türlü suhuletin ibraz edileceğinin şüphesiz olduğu, yani sermaye sahiplerini biz kanunla, hukukla koruyacağız diyor.
-
2024-01-05 15:28 İş bankası işte kuruluyor. İş bankası nasıl kuruluyor biliyor musunuz? Bankanın kuruluş sermayesi 1 milyon TL. Bunun 250 bin lirası, Hint Müslümanlarının kurtuluş savaşı için gönderdikleri yardımlar. Bu yardımlarla, iş bankasının dörtte biri bu yardımlarla kuruluyor. Bir kısmını devlet hazinesi, tacirler ve bürokratlardan sağlanıyor, iş bankasının sermayesini. Banka çok ciddi kâr ediyor ve 1930 yılında Ziraat Bankası’nın ardından 2. Enbüp Bankası haline geliyor.
-
2024-01-05 15:28 Sonra 1929 krizi geliyor, bizi de vuruyor. Birkaç şey var, etkisi var. Fındık satıyoruz. O yüzden sattığımız bir şey de yok yurt dışında ama fındık satışımız bile azalıyor 1929 krizinden sonra. 20’lerle başlayan bir ticaret açığımız da var. 29 kriziyle birlikte bu ciddi bir dengesizlik halini alıyor ve Türk Lirası değer kaybetmeye başlıyor.
-
2024-01-05 15:28 Bu yüzden 1930 yılında dışarıya kendimizi kapattığımızda, halktaki ve özellikle bu tüccar sınıfındaki hoşnutsuzluğu gidermek için, bunu bir şekilde bu gaza almak için aslında ve biraz da siyasi harareti ölçmek için, Atatürk’ün özel teşvikiyle Fethi Bey, Fethi Okyar serbest fırka kuruyor. Yani bildiğiniz liberal parti. Serbest Fırık’a o kadar büyük bir talep görüyor ki toplum nezdinde. Buradan harareti ölçmüş oluyoruz ve hararetin çok yüksek olduğunu fark ediyoruz. Parti birkaç ay içerisinde geri kapatılıyor. Beklenenden çok daha fazla talep gördüğü için.
-
2024-01-05 15:28 18 Kasım’da bir yurt gezisine çıkıyor 1930 yılında. 4 Mart’a kadar dönmüyor Ankara’ya. Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Malatya, Konya, Afyon, Samsun, Trabzon, İstanbul, Edirne, Kıbrıs… Buranın tamamı 6 aylık bir yurt gezisine çıkıyor. Ve gezinin sonucunda Atatürk, İktisadi gelişmeye hemen hızlandıracak bir şeyin yapılmaması durumunda, yalnızca halkın refahının değil, rejimin güvenliğinin de tehlikeye düşeceğini anlıyor. Yaşam koşullarında gözlenmediği bir sefalet var. Bu sefalet 1920’ler boyunca sürdürülen yeni zenginler yaratma politikasından tamamen vazgeçilmesine neden oluyor.
-
2024-01-05 15:29 Ve şunu da net bir şekilde görmüş oluyoruz, 1930 deneyimiyle. Yeni rejimin propagandasında yeterince yapılmamış olduğunu görüyoruz. Propaganda, koskoca propaganda bilimi var. Sovyetler bu işin baya bir piri. Almanlar, 1930’lar bildiğiniz gibi propaganda çağı. İtalyanlar, bu adamlar propagandanın, yani halka mevcut politikaları anlatmanın, onları ikna etmenin ve onları ateşli birer savunucusu haline getirmenin yol ve yordamlarının bilimini yapmış durumda bu adamlar. Bu yüzden bu bilimi gidip heyetlerle yerinde inceliyoruz. Ve nasıl bir propaganda sistemi kuracağımızı karar vermek için Almanya, İtalya ve Sovyetler Birliği’ne heyetler gönderiyoruz.
-
2024-01-05 15:29 Bu heyetler nelerle dönüyor? 10. yıl maaşları, milli bayramların daha coşkulu kullanılması, Yeni baştan bir tarih yazını, kahramanlık hikayelerinin bu tarih kitaplarına konulması, ilkokul çocuklarının antlarının okutulması, geçit dörenlerinin yapılması, 19 Mayıs’ta kule yapılıp tepesinde bayraklar sallanması falan tamamı bu propaganda ilmini yapmış medeniyetlerden transfer ediyoruz biz. Bu gezilerin sonunda ilkokuldan başlayarak bu halka cumhuriyetin kazanımlarını Bu metotlar aracılığıyla anlatma kararı veriyoruz.
-
2024-01-05 15:30 Ekonomimizi geliştirmemiz lazım. İçeride üreteceğiz, içeride tüketeceğiz. Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülke. Temel mesaj bu. Ve korumacı devletçi sanayileşme dönemi başlıyor 1931’de. Devletçilik parti programının ana ilkelerinden biri olarak kabul ediliyor Cumhuriyet Halk Fırkası’nda. Buradaki devletçilik sosyalizmi bir biçimi değil. Özel mülkiyet yaşamın temeli olarak kalıyor, özel mülkiyete karışmıyor devlet. Ama daha çok yüksek sermaye gerektiren alanlardaki yatırımları devletin bizzat yapması anlamına geliyor. Bu sistemin biçimlendirilmesindeki en büyük etki sahibi 1927’de kendi 5 yıllık kalkıma planlarını yapan Sovyet Devleti.
-
2024-01-05 15:30 Sovyetler Birliği bize burada ikinci cestini yapıyor. İlk cestini Kurtuluş Savaşı sırasında yapmışlardı. Bize çok ciddi bir yardım yapmışlardı. İkinci cestini de burada yapıyor. Sovyetler Birliği bizim kalkınma programımıza destek olmak için 8 milyon dolar tutarımla altın veriyor. 1700’lü yıllardan itibaren başımızın belası olan Ruslar 1920’lerle birlikte bize iki tane büyük yardımda bulunuyor.
-
2024-01-05 15:30 Ve 1932’de Atatürk’ün de müdahalesiyle özel sektöre karşı giderek sertleşen politikaları uygulamaya başlayan İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey görevden alınıyor. Yerine İş Bankası’nın da kurucusu olan ve özel sektörle ilişkileri iyi olan Celal Bey, Celal Bayar atanıyor. Bu şu mesajı veriyor Atatürk burada. Tamam devletçileşiyoruz da o kadar da değil. Biz özel sermayeyi de desteklemeye devam edeceğiz.
-
2024-01-05 15:31 Mustafa Kemal Atatürk bu dönemde. İşte Sümer Bank’ın kurulması var ve pek çok kamu fabrikasının ve kitlerin kurulması var. Özellikle Prusya ve Japonya modellerini kendimize model alıyoruz. Yani devlet kapitalizmi, devletin fabrika kurmaları. Önce bu devletlerin kendi fabrikalarını kurup işletmeleri daha sonra bunları özel girişimlere satması gibi bir plan var. Sanayi de dışa bağımlılığa son vermek isteyen hükümet 1932’de Sovyet uzmanlardan, 1933’te de Amerikalı uzmanlardan ekonomi kalkınmayla ilgili birer danışmanlık hizmeti alıyor. Yani hem Sovyet modelini hem Amerikan modelini bir arada görmek istiyor. Atatürk’ün bakın en kıymetli taraflarından bir tanesi bu. İki tarafı da dinliyor ve iyi taraflarını almak istiyor. Bağımız inanın değil Atatürk. Gördüğünüz gibi bakın karar değiştiriyor. 1929’dan sonra 30’dan 39’a kadar farklı iki politikayı uygulayabiliyor aynı yönetim dönemi içerisinde.
-
2024-01-05 15:31 Ve 1933’te çok ayrıntılı bir planlama yapılıyor. Ve devlet yatırımlarının toplam 44 milyon liraya mal olacağı, bunun 21 milyon lirası Sovyet kredisiyle çözüleceği bir 5 yıllık kalkınma planı hazırlıyoruz. Ve inanılmaz bir fabrikalaşma başlıyor. Kayseri, Malatya, Nazirli, Bursa, Merinos falan buralarda iplik kımaş fabrikaları kuruluyor. İzmit’te kağıt fabrikası SEKA kuruluyor. İstanbul’da Şişevecem Şişecem kuruluyor. Isparta’da Gülya, Keçiboğlu’da Kükük, Zonguldak’ta işte kömür fabrikaları, bunlardan bazıları projeler aralıklı olarak Sümer Bank ve İş Bankası ile gerçekleşiyor ve devlet baya bildiğiniz fabrika açmaya başlıyor
-
2024-01-05 15:32 1930’la birlikte, ithal ikameci politikalarla birlikte biz aslında cari açığı değil, cari fazla vermeye başlıyoruz. 1900 bakın, 1937’lere kadar. Ve önemli bir oranda da en büyük müşterimiz dönemin Almanyası. Nazi Almanyası ile ilişkilerimiz çok iyi ve çok ciddi ihracat yapıyoruz oraya. Onlar da silahlanıyorlar, savaş hazırlıkları yapıyorlar falan. Türkiye’nin en büyük ihracat kalemleri oraya gidiyor. 28-33 arasında ithalatın hacmi baya bir daralıyor.
-
2024-01-05 15:32 En önemli yiracat kalemimiz eroin arkadaşlar. Şaka yapmıyorum. Eroin ilk bulunduğunda, Bayer tarafından bulunduğunda aspirin gibi bir ilaç. Bayer’in bir icadı eroin. Bunun ham maddesi afyon. Haşhaş. Afyon diye şehir var Türkiye’de. O kadar ham maddenin üstünde oturuyoruz. Ve tam bize göre bir ürün. Ve devlet fabrikaları kuruyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Uyuşturucu Maddeler İntisarı. Bakın afyonu anlattığımız görseller. Türkiye’de ve dünyada uyuşturucunun şeyi afyondan geliyor. Ve Türkiye’de ilk eroin fabrikası Çengelköy’de kuruluyormuş. Şu açıdan rahatız. Tabi tıbbi amaçla kullanılıyor. Antidepre yanılıyorsa o antidepresan olarak kullanılıyor. Baya bir eroin üretmeye başlıyoruz. Türkiye’de zaten tüketilmediği için çok rahatız. Bunun zararları da daha yavaş yavaş tespit edilmiş durumda. Ama biz pahalı pahalı eroin basıyoruz. Ve çok ciddi kar elde ediyoruz buradan. Çünkü ham maddesi falan çok kıymetli. Eloin’in bir kilosu 100 bin liraya geçti diye haber çıkıyor bakın. Uyuşturucu maddeler inhisarı umumi müdürlük merkezinin ne kadar lüks bir merkezi olduğunu yazan haberler görüyorsunuz.
-
2024-01-05 15:33 Sonra 1933’lere falan gelince artık Türkiye üstünde baskılar ciddi oranda artıyor. Ya bu bir uyuşturucu insanlara zarar veriyor. Ama şimdi Türkiye bir numaralı ihracat kaleminden böyle birdenbire kolay vazgeçemez. Artık bu baskı ciddi oranda artınca Türkiye’de uyuşturucuya karşı savaşan ülkeler arasına girmek zorunda kalıyor 1933 yılında. Milletler Cemiyeti’nden bir övgü yazısı geliyor Türkiye’ye. Ve 1933’lere kadar giden bu macerası son bulmuş oluyor Türkiye’nin