Highlights
-
2024-01-05 15:05 Daha net konuşursak, faşizmin aslında ya da ne bileyim otoriter yönetimi ya da otokratik yönetimin bir alt başlıklarıyla konuşalım isterse. Nedir bunlar? İnsan haklarının aşağılanması ve hor görünmesi. Faşizmin temel unsurlarından bir tanesidir. Güçlü ve giderek artan milliyetçilik. Birleştirici unsur olarak düşman figürü. Sürekli dış düşman, iç düşman, dış düşman, iç düşman. Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi. Cinsel ayrımcılıktaki artış. Ana akım medyanın kontrol altına alınması. ulusal güvenlik takıntısı ve korku iklimi yaratmaya çağırdı. Din ve yönetimin iç içe geçmesi, şirketlerin güçlerinin korunması ve işçi sınıfının baskılanması, entelektüellerin ve sanatın küçümsenmesi, suç ve cezalandırma ve yani polis ve yargı aracılığıyla baskı altına alma, tarafkirlik, kayırmacılık ve yolsuzluk dağırtış, hileli seçimler, faşizmin Evrensel kriterleri bunlar.
-
2024-01-05 15:05 Peki, ekonomik olarak neler olmuş? Bir kere, 23-38 yıllarında 3 bin kilometre demiryolu hattı yapılıyor ve tüm ülke birbirine bağlanıyor. İlk kez. Yabancıların mülkiyetindeki demiryolu hattları da satın alınıyor.
-
2024-01-05 15:05 1924-1950 arasında 10.000 kişiye düşen ilkokul öğrenci sayısı 3 kat artıyor. Ortaokul öğrenci sayısı 6 kat artıyor, okuryazar oranı 3 kat artıyor.
-
2024-01-05 15:06 bu dönemde sanayi üretiminin değeri %9.3 artıyor. İş gücü verimliliği iki katına çıkıyor. Bunun en temel nedeni yoğun teknoloji yatırımının devlet tarafından yapılması ve makineleşme aslında. Çalışan başına düşen katma değer 840 liradan 1592 liraya çıkıyor. Neredeyse tam iki kat artıyor verim.
-
2024-01-05 15:06 Bu verimlilik rakamı, 1592’ye çıkan verimlilik rakamı 1950’lere doğru, 1188’e düşüyor. Yani bu verimliliği sürdüremiyoruz. Çünkü devlet kapitalizminin şöyle bir zaafı vardır. Bir süre sonra bu devlet eliyle kurulan şirketler birer arpalığa döner. verimsizleşmeye başlar, politik yakınlık önem kazanmaya başlar, verimlilik kaygıları yerini ikbal kaygılarına bırakır falan.
-
2024-01-05 15:06 Sonraki dönemlerde sivrilecek olan, işte Koç, Sabancı gibi büyük sermaye gruplarının çoğunun kökeninde de 1930’lu yıllarda yaptıkları, aldıkları devlet ihaleleriyle elde ettikleri yüksek kazançlar yatar. İşte Metbi Koç’un hikayelerini falan okuduğunuzda şey anlatır, işte bakkal dükkanımız vardı, ee işte çok disiplinliydik, ee çok az harcadık, tutumluyduk falan. Zenginliğin sırrı burada bulamazsınız, tutumluluk falan değil. Hikayelerin anlatılmayan kısmında Alınan ihaleler vardır. Kurulan vakıflara yapılan devlet destekleri vardır. İşte devlet aracılığıyla girilen yeni işler vardır.
-
2024-01-05 15:07 Bununla birlikte 1931-1940 arasında kurulan işletmelerin %78’inin girişimcisi de kamu kökenli. Yani kamuda öğreniyorlar bu işi ve kendi şirketlerini kuruyorlar. Bu oran %20’lerde %13 ve %20’lerde %13. 1940’lar ve 60’larda %30 civarı. Yani girişimcileri de aslında devlet yetiştiriyor bu sistemde
-
2024-01-05 15:07 1924-1929 arasında Tarım %13 büyüyor. Ama 30-32 arası ciddi bir küçülme var. 33-39 arası %9.7 büyüyor. Sanayide de ve hizmetlere göre çok daha iyi bir büyümeye rastlıyoruz bu dönemde.
-
2024-01-05 15:08 İsmet İnönü zaten şeydir, Atatürk’te karşılaştırıldığında otomobilin Gazı ve freni gibidir. İsmet İnönü hep temkinlidir. Frene basar, Atatürk gaza basar falan. Arada iyi bir dengeyi kurdukları bir dönem olmuştur. Ama daha devletçi olan ekol, İsmet İnönü ekoldü ve Atatürk’ün ölümünden sonra daha Cumhuriyet Halk Partisi’nin devletçi kanalı iktidarı tamamen ele geçiriyor ve serbest piyasa ekonomisini baya bir neredeyse sonlandırma noktasında getiriyorlar.
-
2024-01-05 15:09 1942’de varlık vergisi alıyor Türkiye. Varlık vergisi almadan önce de bunun toplumsal altyapısını işte karikatürler aracılığıyla falan yapıyor medya. Ve özellikle savaş döneminde kara borsa yapan Yahudi tüccar, kara borsa yapan Rum tüccar falan tarzı sinirleştirmelerle onlara karşı bir öfke birikiyor. Burada kimi örnek alıyoruz? Tabii ki Nazi Almanya’sını örnek alıyor. Çünkü onlarda da zenginler Yahudilerdi. Yahudileri tamamen mallarını mülklerine el koydular, bir de üstüne hapsettiler vs. Savaş koşulları zaten hiçbir şekilde dış baskı gelemeyecek Türkiye’ye. Şükrü Sarajoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi kongrelerinden birinde açık bir şekilde şunu söylüyor, yabancılardan, yabancı kelimesi kullanıyor, yabancılardan parayı alıp Türklere vereceğiz diyor. Yabancılar dediği aslında bizim halkımız, gayrimüslimler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Ve şöyle bir kanun çıkartıyorlar 1942’de, isim listesi karşısında ödemesi gereken rakamlar. Ataözdemirci 15 milyon TL. İşte bilmem ne 25 milyon TL, bilmem ne 60 milyon TL, bilmem ne 100 milyon TL. Ödenemeyecek rakamlar. Ve bunun içinde süre veriliyor. İki ay içinde şu rakamı şuraya yatırmış olacaksınız. Yoksa bütün malınızı mülkinize el koyulacak. Ve aradaki fark için de her durumda inşaatta çalıştırılacaksınız. Demir yolu inşaatına çalıştırılacaksınız. Korkunç bir kanun çıkıyor. Bu kanunu bu kadar kolay elini kolunu sallayarak çıkarabilmesi Türkiye’nin, dediğim gibi, savaş koşulları nedeniyle kimsenin kafayı kaldıracak bir şey yok. Türkiye’ye dış politikadan gelebilecek bir baskı doğru düzgün yok. Zaten faşizmin altını çeviren 1942 ve Türk basını da bu şeylerin yanında, varlık vergisiyle göbeğini kilolarına atan bir gayrimüslimi jandandırıyor
-
2024-01-05 15:09 İşte Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı. Maksat ne? Türkiye’deki Rumlara bir öfke patlaması yaşatmak. Akşam baskısında bu sahte haber yayılıyor gazetelerde ve Türkler ellerinde bayraklarla sokağa dökülüyor. Ve bir süre sonra aralarında provokatörler de var. Dükkanları yağmalamaya başlıyorlar. Beyoğlu’na giriyorlar baştan sona. Rumlara ait olan bütün dükkanları yağmalıyorlar, bir sürü insan ölüyor, bir sürü insanı tecavüz ediyorlar falan korkunç bir iki gün yaşıyor ve devlet buna neredeyse hiç müdahale etmiyor. Yani bir eliyle tavşan kaç yapıyor, öbür eliyle tazı tutu yapıyor devlet ve 6-7 Eylül olaylarında, 1955’te pek çok Rum da artık buranın yaşanamaz hale geldiğini görüp Türkiye’yi terk etmek zorunda kalıyorlar
-
2024-01-05 15:09 Türkiye’yi, İstanbul’u sevenler ve kalanlar. 1964’te onlara da özel bir zorunlu göç kanunu çıkıyor ve evlerine mektup gidiyor. İşte iki hafta içinde Türkiye’yi terk edeceksiniz diye. Ağlaya ağlaya valizlerini toplayıp Türkiye’yi terk ediyorlar.
-
2024-01-05 15:09 Yunanistan’da da onlara Turko diyorlar. Türkiye’den geldikleri için. Burada Rum, orada Turko diyorlar ve iki tarafta da problem yaşıyorlar.
-
2024-01-05 15:10 Ordu’nun içinde de enteresan şeyler oluyor. Bir solcu bir kanat var. Onlar darbe yapacak diye Türkiye’nin eski solcuları hepsi bunların bir araya geliyor. O başarısız oluyor. Ordu’nun başka bir kanadı darbe yapıyor. Solcular hatta sol darbe yapılacağı sevinirken aslında darbenin solmalı olmadığını görüyorlar. Böyle komik olaylar da yaşanıyor. 1960’da darbe yaşanıyor özellikle.
-
2024-01-05 15:10 1960’la birlikte girilen ekonomi politikada farklı bir şey var. Devlet ithalatı yasaklasın. Fabrika kurulmasını teşvik etsin. Ve fabrikayı kuran insanlar ithal ürün gelmeyeceği için çok rahat bir şekilde ürünlerini satabilsinler ve büyük kar elde etsinler. Çünkü rakip yok, boş kareye gol atıyor. Bu elde ettikleri karlarla yeni fabrikalar kursunlar. Yani fabrikatörleri zenginleştirelim ve geliştirelim. Ki Türkiye sanayisi yurt dışı ile mücadele edebilir hale gelsin. 60’dan 80’e kadar bu politika uygulanıyor. İşte çok ciddi bir fabrikalaşma artışı görüyoruz o dönemlerde. Fabrikalaşma artışıyla birlikte köyden kente göç ciddi oranda artıyor. Yani köylülerin %10’luk bir kesimi kente göç ediyor. Ve ilk gece kondulaşma, arabesk müziğin ortaya çıkışı 60’larla birlikte, hatta 70’lerin başıyla birlikte, kentlerin dokusu değişmeye başlıyor.
-
2024-01-05 15:11 Hem gayrimüslimlerin gidişi, hem büyük bir göç alış, İstanbul’un da dokusu değişiyor. Tarlabaşı örneğin Kurtuluş falan orası hep gayrimüslim mahallesiyken, yeni göç etmiş insanların yaşadığı yerlere dönüşüyor. Şehrin yapısı, fotoğrafı değişiyor, demografik yapısı değişiyor.
-
2024-01-05 15:11 Yerli ve milli üretim. Gelin bunları alın. Arçelik bayağı bir büyüyor. Koç ve Sabancı grubu burada bu dönemde inanılmaz büyüyor arkadaşlar. Hatta şöyle anıları var. İtali kahveci politikalarda bazı ithal ürünleri de ithal etmemek için yerli sanayinin kurulması gerekiyor. Bakanlar kurulu toplantısına çağırıyorlar bu adamları, iş adamlarını. Ve diyorlar ki Allah aşkına şuraya da yatırım yapın. Allah aşkına şu fabrikayı da açın. Ve pek çok sektöre koç sabahınca istemeye istemeye devlet zoruyla giriyor. Ama girdiği her yerden büyük karla çıkıyorlar. Çünkü çok kolay satabiliyorlar.
-
2024-01-05 15:12 Türk halkının önünde 1970’lerle birlikte iki seçenek var aslında otomobili almak için. Ya Murat124 alacaksın, ya Renault alacaksın. Bugünün parasıyla 250-300 bin liralara falan satılıyor Murat124’ler. Ve bir parça, zırnık parça dahi değiştirmiyorlar. Kalitesinde en ufak bir artış dahi yaşanmıyor. Çünkü böyle bir artışa ihtiyaç yok. Çünkü benim 200 bin liram var, 250 bin liram var. Bir tane Murat124 alacağım diye gittiğinde bir de sana diyorlar ki kuyruğa gir. Kuyruk var, fabrikanın üretim hızına göre alabilirsin ancak.
-
2024-01-05 15:12 Türkiye’nin dövizi bitiyor arkadaşlar. İthekameci politikada şöyle bir şey var. İthalatı yasaklıyorsun peki. İthalatı yasakladın, ülkeden döviz çıkmıyor gibi gözüküyor. Ama baya bir döviz çıkışı var. Nereye gidiyor bu dövizler? Bir, ürettiğin ürünlerin önemli bir kısmının ara mağmurlu ham maddesini yurt dışına alıyorsun. Otomobil üretiyorsun mesela, motorunu yurt dışına alıyorsun. Döviz oraya gidiyor. Bir. İki, petrol. Bir de 1973 petrol krize oluyor. Enerji açığı var. İşte turizm geliri yok. İhracat geliri yok. Bir Alman şu Murat 124’ü 250 bin lira verir mi? Vermez. Zaten Alman’a satmaya uğraşmaz. Çünkü kapıda zaten kuyruk var. Murat 124’ün. Niye bir de ihracatla uğraşayım? Onun kalite standartlarıyla uğraşayım. İhracat o yüzden doğru düzgün yok. Fındık fıstık satabiliyoruz sadece. Turizm yok. Sadece hippiler geliyor. İşte otostop çekip alıp gidiyorlar. Hiç otel falan yok Güney’de. Türkiye çok ciddi bir cari açık veriyor. Döviz girişi yok. Sürekli para çıkıyor. Ama yeni para girmiyor. Para çıkıyor, yeni para girmiyor. Ve artık 5 kuruşa muhtaç hale geliyoruz. Ülke batmanın eşiğine geliyor
-
2024-01-05 15:12 Darbede böyle bir şey. Geliyor bütün sistemin içine ediyorlar. Kırıyorlar, döküyorlar. Diyorlar ki artık şey… ülkede problem yok. 1980 darbesi Türkiye’de sosyal ve kültürel bir yıkım yaşatıyor. Korkunç bir yıkım yaşatıyor. Entelektüel hayatı inanılmaz zarar veriyor. Bir sürü sanatçıyı tutukluyorlar, bir sürü yazarı tutukluyorlar, bir sürü ülke dışına kaçmak zorunda kalıyor. İşte sendikalar falan kapatılıyor. Üniversite hocaları üniversitelerden kovuluyor. Yerine dandik dandik Korkunç bir dönem.
-
2024-01-05 15:12 Bu korkunç dönem, başka şeylere de neden oluyor. Bir kere sendikalar kapatılınca, iş gücü ücretlerin ciddi manada düşüyor
-
2024-01-05 10:54 Daha sonra iyi bir teknokrat olan, devlet planlama teşkilatında uzman olan, iyi eğitimli, akıllı bir adam iktidarı geliyor, Turgut Özal. Ahlaki melekeleri de yerinde olsa bugün rahmetli anıyorduk ama pek değil maalesef.